Hocalı Katliamı Soykırım Değil miydi?
Hocalı soykırımının üstünden tam yirmi yıl geçti. Bugüne kadar “Hocalı Katliamı”na seyirci kalanlar, Fransa Senatosunun, Ermeni Soykırımını kabul etmesiyle birlikte harekete geçerek herkesin hafızasında tazeliğini koruyan bu olayı, yüksek sesle anmak zorunda kaldı.
Yakın tarih ışığında Balkanlara bakıldığında 6 milyona yakın Türk’ün katledildiği görülecektir. Katledilen bu insanların tek suçu, Türk olmaktır. Unutkan bir millet olmamız münasebetiyle şahsımıza yapılan zulümleri, katliamları, soykırımları hatırlamıyoruz bile. Başkalarının söylemlerine cevap vererek geçiyoruz yılları… Kendimizi bir türlü ifade edemiyoruz!
Ermeni soysuzlarının Rus desteğiyle gerçekleştirdikleri ve hepimizin hafızasında bir kırıntı olarak kalan Hocalı katliamının anma günlerinde TRT, Ermeni – Türk dostluğunu içeren programlar yayınlayarak bırakın kenarda tarafsız durmayı, adeta taraftar olmayı tercih etmiştir.
1980’li yılların sonunda başlayan Rus destekli Ermeni saldırıları, bugün asimetrik olarak devam etmektedir. Hatta Azerbaycan toprağının beşte biri halen işgal altındadır. Bu topraklarda nefes alan bir milyondan fazla insanımız – ölmemişlerse – vatanını terk etmek zorunda kalmıştır. Sekiz milyon nüfusa sahip olan Azerbaycan’da vatanını terk etmek zorunda kalan kardeşlerimizin nüfusa oranı %13’tür. Bu, görmezlikten gelmesi mümkün olmayan büyük bir orandır.
Azeri kardeşlerimiz, “Büyük Ermenistan”ı kurma hayallerine ilk defa kurban olmamışlardır. 1905, 1918, 1948 yılında da göçe zorlanarak soykırıma maruz kalmışlardır. Nitekim Azerbaycan, haklı davasında yalnız bırakılmıştır. “Türk Milleti”ne, Ermeniler tarafından yapılan soykırım yok sayılmış, dostane ilişkilerle yolların kat edileceği düşünülmüştür. Ermeniler, yaptıklarını unutturarak kendilerine yapılanları dünya kamuoyuna taşımış ve Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı becermiştir. İnsanların, yaşama hakkını elinden alarak öldüren taraf aşinayken ve Azerbaycan işgali devam ediyorken bizim için dostluk söylemlerinin hiçbir değer ve ehemmiyetinin olmadığı bilinmelidir. Bugün Karabağ karalar içindedir… İnsanlarımızın haykırışları yürekleri dağlamaktadır;
Kimse bana diyemez, dişlerini sık artık,
Ya Karabağ ya ölüm, başka yolu yok artık!
Hocalı soykırımının zemini, Sovyetler döneminde yavaş yavaş hazırlanarak demografik yapının değişmesi için Ermeni nüfus, hızla artırıldı. Yapılan referandumla Dağlık Karabağ, bağımsızlığını ilan etti. Dedeleri Osmanlıya karşı çete kurarak savaşan Ermeni dölleri, silahlandırılarak Karabağ’a yerleştirildi. Gorbaçov tarafından yayınlanan bir yasayla Azerbaycan topraklarındaki bütün silahlara el konuldu, av tüfeklerine dahi izin verilmedi. Ermeniler, 90’lı yılların başında hem diplomatlarımıza hem de Azeri kardeşlerimize yönelik terörist eylemlere başladı. 1992 yılının kara günleri olan 25 – 26 Şubat tarihlerinde, Rus destekli Ermeni soysuzlar, Hocalıya girdi.
Hocalı’da yaşayan üç bin Azeri kardeşimizden bin üç yüzü katledildi. Kadınlar, çocuklar ve yaşlıların öldürüldüğü katliamda resmi rakamlar, 613 bin kişiyi gösteriyordu. Anlatılamaz bir vahşetti bu!
20. yüzyılda herkes, bu olayı seyrediyordu! Azerbaycan yönetimi, olayı kamuoyundan dört gün gizledi. Ermeni zulmünden, Ermeni soykırımından kurtulmaya çalışanların birçoğu yollarda vefat etti, birçoğunun ayakları dondu ve bu yüzden kesilmek zorunda kaldı… Yaşlı amcaların, ihtiyar teyzelerin yüzleri jiletle kesildi… Kadınların göğüsleri doğrandı, bebeklerin derisi yüzüldü… Toplu katliamlar yapıldı… İnsanlar, diri diri yakıldı ve başları kesildi… Hamile kadınların karınları parçalandı… Okullar ve camiler yerle bir edildi… Türk – İslâm eserleri yakıldı, yıkıldı…
Korkunç bir olaydı!
Azeri kardeşlerimiz, hâlen kaçkın olarak, göçmen olarak yaşam mücadelesi vermektedir…
İnsan, yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur. Susarak bir yere varılamayacaktır…
Bütün bu insanlık dışı olaylar, yakın bir tarihte yaşanmasına rağmen Birleşmiş Milletler, bugün hâlâ susuyor. Kendisini batılı(!), muasır(!) , gelişmiş(!), hak ve hukukunun savunucusu(!) kabul eden Batılı devletler ne yapıyor peki? Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları üzerinden Türk insanına insanlık dersi(!) vermekle meşguller.
“Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” ayet-i kerimesine inanmış Müslüman Türklere, insanlık dersi vermeye çalışıyorlar hem de… Özgürlük ve demokrasi havarileri, on binlerce kilometre uzaklıktaki menfaatleri ve çıkarları uğruna verdikleri kavgaya dalıp asıl mağdurları görmemektedir.
Soydaşlarımız, zulüm altında tutularak bütün dünyanın gözü önünde soykırıma uğramıştır. Ermeniler, Türk düşmanıdır ve bizi, sürekli diğer ülkeler nezdinde küçük düşürmeye çalışmaktadır. Büyük Ermenistan hayaline yaklaşmışlardır. Ermeni soykırımcılarının “hatıra” diye hunharca keserek yanlarında götürdükleri Azeri kardeşlerimizin kulakları, soydaşlarından gelecek bir sesi beklemektedir. Bu sesi veren Pakistan ve Meksika, Ermenilerin Hocalı’da yaptıklarını, “soykırım” olarak parlamentolarında kabul etmiştir.
Sıra Türkiye’dedir. En iyi savunma, hücumdur. Bu soysuzlarla kendi dillerinden konuşmanın zamanı geçmiştir bile. İyi ilişkiler kurmaktan vazgeçip Hocalı soykırımının tanınmasının zamanıdır. Sözde Ermeni soykırımının olmadığı anlatılmalı, iktidar ve muhalefetle birlikte eş zamanlı olarak hareket ederek Hocalı soykırımı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmelidir.
Ermeni zulümlerini görmezden gelme politikasından vazgeçilmelidir. Bu soysuz Ermeniler, Türk insanının peşini bırakmaktan vazgeçmeyecektir. Katilleri, Büyük Ermenistan kurma hayallerinden sert bir tekme darbesi ile uyandıracak tek ülke, Türkiye’dir.
Haydi, ayağa kalk TÜRKİYE…