Yazıları

Hemşehri Dernekleri

1950’li yıllar, Türkiye’de kentleşmenin başladığı yıllardır. Bu süreç o kadar hızlı devam etmiştir ki; zamanla sanayileşmenin önüne geçmiş, ulaşım, işsizlik, barınma, sahipsizlik gibi problemleri de beraberinde getirmiştir. Göç ile büyük yerleşim alanlarına gelen insanlar, barınma, yeme içime yetersizliklerinin yanında, toplum tarafından kabul görme ve ekonomik yetersizlikler ile karşı karşıya kalmışlardır. Kırsal alanın yetersizliğinden kaçan insanlar, kentten beklediklerini bulamayarak mutsuzluğa düşmüşler ve geriye dönme cesaretini de gösteremeyerek ‘şehirli’ olmaya maruz kalmışlardır. Karşılaştıkları problemlerin yerel yönetimler tarafından çözülememesi neticesinde, köylerdeki insanların dayanışmasını örnek alınarak, şehirde tutunabilme, iş bulma, aş bulma veya barınma gibi ihtiyaçların karşılanmasında örgütlülük elde etmek amacı ile, hemşeri dayanışmasını sağlayan ‘Hemşeri Dernekleri’ kurulmaya başlanmıştır.

 

Hemşehri Dernekleri, belirli bir yörenin, kentin, ilçenin, beldenin veya köy sakinlerinin bir araya gelerek aidiyet duygusu üzerine oluşturdukları ve temel felsefesi çıkar ve işbirliğinin oluşturduğu sivil toplum örgütleridir. Hemşehri dernekleri gibi, geçmişte aynı görevi yerine getiren kurumlar vardı. Akrabalık ilişkileri, aşiret bağlantısı, köylünün dayanışmasının en belirgin örneği imece’ler, bu kurumların en önemlilerindendi. Yani ‘Hemşehri Derneklerinin’ adı kentlere, içerik ve yerine getirdiği misyon ise köylere aittir. Böylelikle aynı çatı altında toplanan insanlar, belirli bir menfaat gözeterek bir taraftan yardımlaşmayı sağlarken, diğer taraftan gruplaşma imkanı elde edebilmektedir.

 

Bu birlikler, diğer gruplar arasındaki kendilerine ait özellikleri ön plana çıkartarak, diğerlerinden farklı olmayı amaçlamaktadır. Bunun için çeşitli organizasyonlar düzenlemekte, çeşitli etkinlikler yolu ile ‘ekonomik, sosyal ve siyasal’ bir güç olabilmek için sürekli mücadele etmektedirler. Toplumdaki hızlı değişim ve baş döndürücü gelişmeler, zaman zaman takip edilemeyecek kadar hızlı olabilmektedir. İşte bu durumlarda bu tür kuruluşlar, bir uyum mekanizması gibi çalışmakta, kişi ile toplum, ya da kişi ile kurum kuruluşlar arasında bir ‘tampon kurum’ veya ‘ara kurum’ görevi yapabilmektedir. Toplumun hızlı değişen dinamikleri ile, daha yavaş değişen unsurları arasında boşluklar oluşmakta, bu dengenin kurulmasını da ara kurumlar yapmaktadır. Kente yeni göç etmiş kişilerin kent yaşamına tutunabilmesi ve kente uyum sağlayabilmesi de, yine bu tür kurumlar eli ile daha kolay olabilmektedir.

 

Köyde yaşayan insanlar, köydeki dayanışma ruhu çerçevesinde problemlerini daha rahat çözebilmekte ve yönetim ile ilişkilerinde muhtara daha rahat ulaşabilmekteyken; kentte bu ortamı ve rahatlığı bulmakta güçlük çekmektedir. Bu ve benzer nedenlerle bir araya gelerek bir güç oluşturulmakta, devlet yönetimine kolay ulaşabilme ve bir takım haklar elde edebilme amacı ile bu tür derneklere üye olunmaktadır. Kırsal yaşam alanı içerisindeki toplu yaşam kültürü ‘Cemaat’ şeklinde devam ederken, kent içerisindeki toplumsal yaşam ‘Cemiyet’ olarak nitelendirilmektedir. Cemaat yapısında ‘biz’ duygusu hakimken, Cemiyet hayatında ‘bireysellik’ ön plandadır. ‘Biz’ duygusu taşıyan küçük yerleşim yerlerinde, kişilerin birbirleri ile bağlılığı, ortak duygularının olması, yardımlaşmanın neredeyse imce ile kurumsal bir kimliğe dönüşmesi, kişilerin kendilerini yalnız hissetmemelerini ve güçlü hissetmelerini sağlamaktadır. Ancak kentlerin ortaya çıkışı ile birlikte, işbölümü artmış, insanlar hem birbirleri ile ayrılmış, hem de birbirine sıkı sıkıya bağlanmak zorunda kalmışlardır. İnsanlar hayatlarını sürdürebilmek için, başka insanların varlığına muhtaç olmuştur. Bu durumda, diğer sivil toplum örgütlerinin ortaya çıkması gibi, ‘Hemşehri Dernekleri’ de toplumsal yaşam içerisindeki yerini almıştır.

 

Elazığ’ımızda da, oldukça fazla sayıda Hemşehri Derneği mevcuttur ve bu sivil toplum örgütleri, dertte, tasada, kederde, sevinçte, mutlu günlerde veya vatan sevdası noktasında bir araya gelmektedirler. Hiçbir siyasi veya ideolojik ayrım yapmadan, mümkün olduğunca birey menfaatleri doğrultusunda hareket ederek, kişilerin şehir yaşamında söz sahibi olmaları veya geleneksel yaşantıları ile modern dünya arasındaki ilişkiyi dengeleyerek, üyelerine mutlu bir yaşam biçimi sunmaya çalışmaktadırlar. Hemşehri Dernekleri, bu yönü ile takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken bir kurumdur. Ancak bu dayanışmanın aşırıya kaçmaması önemlidir. Bireyin köy hayatından kurtulması yerine, sadece mekansal değişikliğe ayak uydurması, sosyal ilişkilerin geliştirilememesi ve köy yaşam tarzını kente taşıması, toplumsal yaşama bütünlüğü içerisinde bir takım problemlere neden olabilmektedir. Bu tür derneklerin, birlikte yaşama duygusunun ön plana çıkarıldığı, ortak sevinç olanlarının oluşturulduğu ve toplumla kaynaşma sürecinin hızlandırıldığı bir yapıya kavuşturulması, en büyük kazanım olacaktır. Birey kazanırken toplumun, toplum kazanırken bireyin mutlu ve müreffeh olabileceği bir zemin, hayalimizdeki zemindir. Bu konuda Hemşehri Derneklerimize büyük görevler düşmektedir. Zaman, ortak yaşama ayak uydurabilme zamanıdır. Lütfen biraz daha gayret

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu