Yazıları

Dershane Mantığı

DERSHANE MANTIĞINDA “İFRAT” ve “TEFRİT”

Bir şey ya siyahtır ya beyazdır, ya doğrudur ya yanlıştır tezini savunan kısır çekişmelerin mantık kurucusudur Aristo.

 

Nasrettin Hoca, durumunu anlatan kişiye “Haklısın!” demiş. Diğer kişi de kendi penceresinden anlatınca ona da “Haklısın!” demiş. Olaya şahit olan kişi “Hocam, sen ikisine de haklısın dedin, olur mu öyle şey!” diye sitem edince, Nasrettin Hoca “Valla, sen de haklısın!” demiş.

 

Bazen bir doğru olmayabiliyor… Aristo karşıtları bu durumu “Fuzzy Mantık” yani “Bulanık Mantık” ile yorumluyor. Yani siyah ile beyaz arasında “gri”nin olabileceğini ifade ediyorlar. Zaten İslami hükümlerde de “İfrat ve Tefrit” diye iki kavrama rastlanır ki, Aristo mantığının temelini oluşturan bu iki kavramı dinimiz yasaklar ve “denge”yi yani aşırılıkların, uçların zararlarını ifade ederek itidalli olmayı öğütler.

 

Son zamanlarda “dershanelerin kapatılması” konusu gündeme getirildi ve yine tartışmalar İslam’ın tavsiye etmediği “ifrat ve tefrit” çizgisine kaydırıldı. “Sakin olun ve vatandaşı da dinleyin. Belki bir denge bulunabilir.” diyerek biz de konunun bir köşesinden tutmaya çalışalım:

 

İki çocuğum, dershane eğitimlerini sürdürüyor. İşin tam da ortasında olan bir aileyiz ve konuya ilişkin görüşlerimi ifade etmek bana (da) düşer diye düşünüyorum.

 

Sayın Başbakanımız, ”Dershanecilik olayını kaldıracağız. Bundan kim gücenirse gücensin. Kusura bakmasınlar. Bu benim halkımın, vatandaşımın ortak talebidir. Eğitim ve öğretime hizmet verecekseniz, okullaşın, okullar kurun. Biz de sizden hizmet alımı yapalım ve sizin sınıflarınızı öğrencilerimizle biz dolduralım. Bedeli neyse biz verelim. Sizi açıkta bırakacak değiliz. Biz yatırımdan kurtulmuş oluruz, siz de hizmetinize aynen devam edersiniz. Bakıyorsunuz bu güzel bir teklif demiyorlar. Niye. Öbür taraf çok daha tatlı da onun için. Orada adeta merdiven altı hizmet var, diğerinde ciddi bir kurumsallaşma olacak da onun için. Bunun adımını atacağız ve en geç 2013-2014’e de biz o sistemle birlikte girmiş olacağız.” dedi ve fitil ateşlenmiş oldu.

 

Dershanelerin kaldırılması fikri, yeni bir proje değil ve yaklaşık 30 yıldır gündemde olmasına rağmen, dershanelerin sayısı artarak devam etti. Ama Allah var, ilk defa bu kadar etki yaratılmış oldu. Çünkü dershane sektöründe çok iyi para var ve yatırımcılar, bu güne kadar bu sektörü seçmekte hiç tereddüt etmediler.

 

Dershanelerin kapanması ve okullara dönüştürülmesi fikri hayal gibi görünüyor. Çünkü Türkiye’deki dershanelerin ancak yüzde 3’ü ya da 4’ü böyle bir mekan ve alt yapıya sahip. Sonuçta ise geriye kalanlar kapanacak! Zaten özel okula dönüşseler bile, bu kadar öğrenciyi bulmak mümkün olmayacaktır. Şu anda ki özel okullar bile, birçok ilde ucuza hizmet vermesine rağmen, öğrenci bulmakta zorlanıyor. Bu da işin bir başka boyutu…

 

Soru şu: “Dershaneler gerekli mi?”

 

Evet, sınav sistemi olduğu sürece, dershaneler de olacaktır. Ama az, ama çok…

 

Bu durumda, dershanelerin kapatılması Başbakanımızın ifadesi ile “merdiven altı dershanecilik” hizmetini bilakis artıracaktır. Ev veya büro dershaneciliği, etüt merkezi adı ile yeni örgütlenmeler, denetimsiz kurslar artacak ve vatandaş mağdur edilecektir. Tıpkı, devlet memuru olan öğretmenlerin dershanelerde çalışamaz yasağına rağmen, gerçekte böyle olmaması gibi. Bu arada 100 bine yakın çalışanın geleceği belirsizleşecek. Vergi veren kurumların yerine kaçak örgütlenmeler oluşacak, veliler de öğretmenler de eğitime elverişsiz yerlerde öğrencilerinin geleceğini oluşturmaya mahkum edilecektir.

 

Dershanelerin kapatılması, eğitimde fırsat eşitliğine ters bir uygulama olacaktır. Çünkü, parası olan özel öğretmenden ders alacak, olmayan havasını alacak!

 

Bir öğrenci velisiyim ve hep beraber şu duruma bir çözüm üretelim: Kızım Koç Üniversitesi Tıp Fakültesini burslu okumak istiyor. Ancak bunun için yerleştirme sınavında ilk 2 bin kişi içine girmesi lazım. Çünkü hangi bölüme girmek isteniyorsa istenilen yüzdelik dilime girecek puanın alınması lazım. Bunun için kızım gerçekten çok çalışıyor ve biz de okulun yanında dershanede de eğitim almasını sağlamaya çalışıyoruz.

 

Diyelim ki dershane yok… Peki, ben dershaneden aldığı eğitimi sona mı erdirmeliyim?

 

Yoksa özel öğretmenler tutarak ilk 2 bine girecek puanı almasına yardımcı mı olmalıyım?

 

Ya da sizce dershanelerin kapatılması ile birlikte ortaya çıkacak ev ya da büro tarzında hizmet verecek eğitimcilerden uzak mı durmalıyım?

 

Özel ders aldırmak istemiyorum, çünkü buna yetecek maddi imkanlara sahip değilim. Bir çok vatandaşımız da bu imkana sahip değil. Hatta çok az insanımıza bu durum yarayacak ve “eğitimde fırsat eşitliği ilkesi” böylelikle tarih olacak.

 

“Ama sınav kaldırılacak.” dediğinizi duyar gibiyim.

 

Diyelim ki sınav yok. Peki, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesine burslu olarak gitmek isteyen öğrencinin yerleşmesinde hangi ölçütler kullanılacak?

 

Kim daha çok istekliyse o mu alınacak? O zaman kızım, 3 senedir bu okulun hayalini kuruyor ve bu ölçütlere göre hayallerine rahatlıkla kavuşmuş olacak ve istediği bölüme yerleşecek.

 

Ama “Hayır, başka ölçütler de var. Okul başarısına göre sıralama yapılarak merkezi yerleştirme belirlenecek.” diyorsanız, işim yine zor. Çünkü ortada bir başarı sıralaması varsa yine öğrenciler arasında bir yarış olacak ve yine takviye eğitime ihtiyaç duyulacak. Yani birbirinden farklı üniversiteler ve bölümler, kendisine uygun öğrenci profillerini belirlemede bir puan esaslı ölçüt kullanacaklarsa pratikte, dershaneleri kaldırma şansınız hiç olmayacak.

 

Ya da Başbakanımızın ifadesi ile “merdiven altı dershanecilik” özendirilmiş olacak.

 

Mevcut dershane sektörünü vahşi kapitalizmin bir aracı gibi mi görüyorsunuz?

 

Ya da öğrenciyi yarış atı gibi okul – dershane arasında koşturmaktan mı kurtaracaksınız?

 

Bir yılda ödenen 2 milyar dolarlık okul dışı eğitim ücretini, daha iyi yatırımlarda mı kullandıracaksınız?

 

Dershanede başarılı öğretmenleri devlet okullarında istihdam ederek eğitim kalitesine katkı mı sağlayacaksınız?

 

Ülkemizin bölgeler arası eğitimde haksız eşitliğe veya mahalleler arası haksız rekabete son vermek mi istiyorsunuz?

 

Dershaneleri kapatarak eğitim sistemimizde reform mu yapmış olacaksınız?

 

Okul müfredatına göre sınav sistemi mi getirmek istiyorsunuz?

 

Dershaneler devam edecek olsa bile, çocuğunu dershaneye gönderecek maddi durumu olmayan ailelerimiz için çözümünüz ne?

 

4+4+4 eğitim sistemi tartışmalar bitmeden dershanelerin kapatılmasının Türk Eğitim sistemine nasıl bir katkısı olacak?

 

Dedim ya; İfrat ve Tefrit. Çözüme odaklı bir “denge” bulunamadı!

 

Bu durumda beklentimiz, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde bu konunun bir an önce çözüme kavuşturulmasını ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesine burslu olarak girme hayalleri ile gece gündüz çalışan bir öğrenciye sunacağınız alternatifi merakla bekliyorum…

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu