DEPREM ve KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ
Doç Dr. Bilal ÇOBAN
Hazar Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
18 Mayıs 2016
“Şehrimizin en büyük problemi nedir?” diye bir soru sorulacak olursa, herkes kendi penceresinden bakarak bu soruya üç beş cevap bulabilir. Bu cevapların sıralanışındaki önem derecesinin hiçbir anlamı olmasa da, o kadar çok problemden bahsedilebilir ki; hepimizin bu sorunlar altında psikolojisi bozulabilir.
Ben de bu konuda bir kerede 40 problem sıralayabilirim:
1. İşsizlik Problemi
2. Beyin göçü Problemi
3. Çarpık ve plansız kentleşme
4. Kontrolsüz nüfus artışı
5. Altyapı yetersizliği
6. Sanayinin modernleştirilmemesi
7. Otopark yetersizliği
8. Çevre kirliliği
9. Ulaşım Problemi
10. Şehrin doğu – batı yönündeki gelişimin kuzey – güney yönünde olmaması
11. Hava kirliliği
12. Şehir içi yolların ve kaldırımların bakımsızlığı
13. Yeşil alanların yetersizliği
14. Deprem ile her an yaşamak zorunda olunması
15. Tarihi yapıların yeterince kullanılamaması ve korunamaması
16. Mahalleler arası gelişmişlik farkı
17. İçme suyu yetersizliği
18. İmar ve mülkiyet problemleri
19. Spor tesislerinin yetersizliği
20. Rekreasyon yerlerinin yetersizliği
21. Şehir merkezinin yoğun yapılaşması problemi
22. Trafik kurallarına uyulmaması
23. Çevre yollarının yetersizliği
24. Şehir merkezinin tek merkezli olması
25. Cadde ve sokaklardaki görüntü kirliliği ve işgaller
26. Sanayinin kısıtlı olması
27. Üretim yetersizliği
28. Yapıların depreme dayanıksızlığı
29. Yenilebilir enerji mantalitesi eksikliği
30. Tarım ve hayvancılık problemleri
31. Şehrin peyzaj problemi
32. “Cazibe merkezi” olma özelliğinin giderek kaybolması
33. Kentsel bilincin eksikliği
34. “Elazığlı” kavramının zihinlerden giderek silinmesi
35. Şehrin ana noktalarında “Coğrafi Bilgi Sistemi”nin olmayışı
36. Yapı denetiminin eksikliği
37. Engelliler için “engelsiz kent” bilincinin olmayışı
38. Sosyal tutarsızlık
39. “Kültürel kimlik” kaybı
40. Fuar alanlarının yetersizliği
“İnsanın dünyadaki esas vazifesi, dünyayı güzelleştirmektir.” Hadis-i Şerifi, şehre ve mimariye bakışımızı gözden geçirmemizin gerekliliğini hatırlatmaktadır. Kentleşme süreci, toplumumuzun sancılı konularından biridir. Köyden kente göçler, özellikle doksanlı yıllardan sonra hızla artmıştır. Günümüzde ise zirveye ulaşmak üzeredir. Göç sürecinde, bu olgunun beraberinde getirmiş olduğu gecekondulaşma problemi, popüler kültüre teslim olma eğilimi, işsizlik, modern hayata ayak uyduramama ve toplum olgusu içinde sağlam bir statüye gelebilme endişesi, modernleşmenin önündeki aşılması gereken problemler olarak yerini ve önemini korumaktadır. Göçlerin kontrolsüzlüğü, acziyetini kaybeden şehirlerin geleneksel yüzlerini yitirmiş ve şehirlileşme eğilimlerinin mecburiyetini beraberinde getirmiştir.
Kentleşmenin portresinde fiziksel, ekonomik, sosyal, turizm, endüstri ve sanayi yönünden, moda deyimle, “çarpık” bir görüntü vardır.
Hepimizin zihninde olan, sürekli gözümüze çarpan ve birlikte yaşamaya alıştığımız problemlerimiz var ya, hani yukarıda benim de saydığım, işte bu problemlerin çözümü nedir biliyor musunuz? ELAZIĞ’IN KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ. Çözüm bu. Bir kez daha okuyun yukarıdaki problemlerimizi. Birçoğunun, bu projenin hayata geçirilmesiyle çözümlenebileceğini göreceksiniz. Tabi ki yönetenlerin iyi niyeti ve öngörüsüyle gelecek vizyonların yeterliliğinden bahsetmiyorum. Bu, zaten olması gereken bir durum.
Kısacası, yeni bir Elazığ kurmamız gerekiyor. Binaların, biran önce yenilenmesi; sokakların, genişletilip caddelerin çoğaltılması gerekiyor. Depreme dayanıklı yapılar oluşturmalıyız. Trafoların boyanması işiyle uğraşmaktan çok, şehrimizin geleceğini planlamalıyız. Beş sene sonrayı, on sene sonrayı, yüz sene sonrayı planlamalıyız. Eğitimde, sağlıkta, altyapıda, kamu yatırım ve hizmetlerinin planlamasında, haritamızı çizmeliyiz. Yıkılmadan yapılmaz. Deprem, öldürmez; yapı, öldürür diyor ya uzmanlar işte deprem yıkmadan, şehrin bütün yapısını elden geçirmek lazım. Bu da merkezi hükümet olmadan yapılamaz.
Hazar Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından “Deprem ve Kentsel Dönüşüm Projesi” hazırlandı. Projenin hayata geçirilmesi, iktidarı elinde bulunduranlara bağlıdır. Bize düşen, konunun hayati bir önem taşıdığını ifade etmek ve konuyu projelendirerek strateji oluşturmaktır.
Hazar Stratejik Araştırmalar Merkezinin görevi de, strateji oluşturmaktır. Şu bir gerçektir ki, Elazığ deprem kuşağındadır ve bir an önce “Kentsel Dönüşüm Kapsamı”na alınmalıdır. Bu, her vatandaşımızı ilgilendiren bir konudur. Siyasi veya kişisel çekişmelerin tamamen dışındadır ve konuya acil önlem gerekmektedir.
Belediyeler ve İl Özel İdareleri,Elazığ genelindeki tüm binaları etüt ettirmeli, beton numuneleri alınmalı ve kolon röntgenleri çekilmelidir. Bu sayede herkes nasıl binalarda yaşadığını öğrenmelidir. Özellikle 1999 deprem yönetmeliğinden önce yapılan tüm binalar etüt edilmelidir. Bu binalara ya güçlendirme yapılmalı, ya da tamamen yıkılıp yenisi inşa edilmelidir. Can ve mal kayıplarının önüne ancak bu şekilde geçilebilir. Kentsel dönüşüm deyince akla sadece varoşlar gelmemeli, şehirlerin en merkezi yerlerinde de çürük ve sağlıksız binalar olduğu unutulmamalıdır.
Yerel çalışmalar bir an önce başlatılmalı ve kanunda görev verilen kuruluşlar olan merkezde Mahalli İdare kuruluşları, kırsalda İl Özel İdare aracılığı ile hazırlıklar yapılmalıdır.
Geç olmadan, dönüşüme hazırlıklı il olmalıyız. Lütfen bütün kurum ve kuruluşları harekete geçirelim.
“Elazığ, ancak böyle kurtulur”
Doç. Dr. Bilal ÇOBAN
HAZAR STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ BAŞKANI
ELAZIĞ İLİNİN DEPREM GERÇEĞİ
Bölgenin tanıtımı
Elazığ, Doğu Anadolu Bölgesini batıya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmaktadır. Elazığ kent merkezinin geçmişi yeni olmakla birlikte yerleşim olarak bölgenin tarihi oldukça eskidir. Bu nedenle Elazığ’ın tarihi, devamı durumunda olduğu Harput’un tarihi ile birlikte ele alınması gerekir. Coğrafi konumu itibariyle tarihin hemen her döneminde önemli bir yerleşim merkezi olan Harput, 1834’te doğu eyaletlerini ıslah etmek üzere görevlendirilen Reşid Mehmed Paşa, ovada yer alan Agavat Mezrası’nı merkez haline getirince, Elazığ Vilayetinin merkezi buraya taşınmıştır. Yeni kurulan şehir önceleri eyalet ve bilahare vilayet merkezi olmuş, bir ara Diyarbakır Vilayeti ‘ne bağlı bir sancak haline gelmiştir. 1875’te müstakil mutasarrıflık, 1879’da tekrar vilayet olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında Malatya ve Dersim sancakları da buraya bağlanmış, 1921’de bu iki sancak Elazığ’dan ayrılmıştır.
Elazığ’da yapılan en eski nüfus sayımı, 1927 yılında yapılan genel nüfus sayımı olup, 1927 yılı nüfusu 213.531’dir. TUİK’in ülke genelinde yürütmekte olduğu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) çalışmaları kapsamında yapılan adrese dayalı tespit ve eşleştirme çalışmaları sonuçlarına göre 31 Aralık 2008 tarihi itibariyle Türkiye nüfusu 71.517.100 kişi olup bunun 547.562 kişisi Elazığ’da ikamet etmektedir. Türkiye toplam nüfusunun; % 0.76’sı Elazığ’da ikamet etmektedir. Elazığ’ın en kalabalık ilçesi 37.965 kişi ile Kovancılar ilçesi olmuştur. Bunu sırasıyla 30.338 kişi ile Karakoçan ilçesi izlemektedir. Nüfusu en düşük ilçeler sıralamasında ise 2.978 nüfusuyla Ağın, 7.581 ile Keban, 8.412 ile Alacakaya gelmektedir. İlin en önemli karayolu bağlantısı; Ankara-Kayseri-Malatya üzerinden gelerek, Tunceli ve Erzurum’a giden devlet yoludur. Bu karayolunun 156 km’si Elazığ İl sınırları içindedir. Yolun Elazığ-Palu kesiminin 87. km’sindeki Kovancılar yöresinden kuzeydoğuya ayrılan bir kol; Bingöl ve Muş üzerinden Van’a kadar ulaşmaktadır.
Elazığ ili Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır. Yüzölçümü 8.455 km2 kara, 826 km2 baraj ve doğal göl alanları olmak üzere toplam 9.281 km2’dir. Denizden yüksekliği 1.067 metre olan Elazığ, yeryüzü şekilleri açısından topraklarını dağlık alanlar, platolar ve ovalar oluşturmaktadır.
Türkiye topraklarının % 0,12’sini meydana getiren il sahası, 40º 21′ ile 38º 30′ doğu boylamları, 38º 17′ ile 39º 11′ kuzey enlemleri arasında kalmaktadır. Bu çerçeve içinde
Şekil 1İnceleme alanının yerbulduru haritası
şekil olarak kabaca bir dikdörtgene benzeyen Elazığ ili topraklarının D-B doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 150 km. K-G yönündeki genişliği ise yaklaşık 65 km. civarındadır. Coğrafi konumu itibariyle, Doğu Anadolu Bölgesini batıya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmaktadır. İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, güneyden ise Diyarbakır illeri çevrelemektedir.
İl Sınırları içindeki en önemli akarsu Fırat ve kollarıdır. 86 km2 yüzölçümü olan Hazar Gölü, İl merkezine 30 km. mesafededir. Ayrıca İlimiz Keban, Karakaya, Kralkızı ve Özlüce gibi önemli baraj gölleri ile çevrilidir. Geçmişte karasal iklimin hüküm sürdüğü Elazığ, yapılan ve yapılmakta olan barajların etkisi ile ılıman bir iklime geçiş yapmıştır. Bölgede mevcut barajların kısmen yumuşattığı karasal iklim egemen olup, kışlar soğuk ve yağışlı, yazlar ise sıcak ve kuraktır. Elazığ Meteoroloji Müdürlüğü’nün son 53 yıllık ölçümlerine göre aşağıdaki veriler elde edilmiştir. Bölgede yıllık ortalama sıcaklık 12,9 0 C, yıllık en yüksek sıcaklık 42,0 0 C ve yıllık en düşük sıcaklık – 22. 6 0 C olmuştur. En soğuk ay ocak ayı ve yıllık ortalama sıcaklık – 1,2 0C iken, en sıcak ay temmuz ayı ve yıllık ortalama sıcaklık değeri 27,2 0C’dir. Yıllık ortalama sıcaklık farkı 28,4 0C’dir. Sıcaklığın 0 0 C’nin altında olduğu gün sayısı 81,8 ve ortalama nisbi nem oranı % 53’dür. Yıllık ortalama yağış miktarı 427,2 mm, yağışlı gün sayısı ortalama 93,4 gündür. En fazla yağış nisan ve mayıs aylarında ortalama 61,3 mm, en az yağış temmuz ve ağustos aylarında ortalama 1.75 mm’dir.
Elazığ kent merkezindeki başlıca mahalleri; Abdullahpaşa, Akpınar, Aksaray, Cumhuriyet, Çarşı, Çatalçeşme, Doğukent, Esentepe, Fevziçakmak, Fırat Üniversitesi, Gümüşkavak, Harput, İzzetpaşa, Karşıyaka, Kırklar, Kızılay, Kültür, Mustafapaşa, Nailbey, Olgunlar, Rızaiye, Rüstempaşa, Safran, Sanayii, Sarayatik, Sarıçubuk(Bızmişen), Sürsürü, Şahinkaya (Hulvenk), Ulukent, Üniversite, Yeni, Yeniköy, Yıldızbağları’dır. Elazığ kent merkezi 25000 ölçekli haritada K42 d2 ve K42c1 paftalarına düşmektedir.
Elazığ kent merkezi ve civarında yüzeyleyen jeolojik birimler
Keban Metamorfitleri; Abdullahpaşa, Cumhuriyet, Sarıbuçuk Mahalleleri ve Alahuekber Tepe arasında kalan alanda ve Sürsürü Mahallesinin güneybatısında kalan Meryem Dağı ve eteklerindedir .İnceleme alanının en yaşlı birimi olan Keban Metamorfitleri, tektonik dokanakla Senoniyen yaşlı Elazığ Mağmatitlerinin üzerine gelmiştir. Keban Metamorfitleri; Abdullahpaşa, Cumhuriyet, Sarıbuçuk Mahalleleri ve Alahuekber Tepe arasında kalan alanda Orta Eosen – Üst Oligosen yaşlı Kırkgeçit Formasyonu tarafından açısal uyumsuzlukla ve Sürsürü Mahallesinin güneybatısında kalan Meryem Dağı ve eteklerinde Üst Miyosen – Alt Pliyosen yaşlı Karabakır Formasyonu tarafında uyumsuzlukla örtülür. Keban Metamorfitleri; rekristalize kireçtaşları – kalkşist, mermer, metakonglomera – kalkfillit litolojisindedir. Ancak inceleme alanında yüzeyleme verdiği kesimlerde rekristalize kireçtaşından oluşan bir litoloji sunar.
Elazığ Mağmatitleri; Harput Mahallesi’nin batısından başlayarak Seyran Tepe, Fevziçakmak Mahalesi’nin kuzey kesimleri, Esentepe Mahallesi, Safran Mahallesi, Fırat Üniversitesi’nin kuzey kesimleri, Cumhuriyet Mahallesi, Şahinkaya Köyü’nün doğusu, Körpınar Mahallesi’nin güneyinde, Mığripbağları Tepe civarı, kent merkezinin güneyinde Yeniköy Mahallesi, Yadigar Mahallesi civarlarında, Kilorik Sırtı boyunca, Cıngırşah civarında ve Keklik Tepe’nin doğusundaki askeri alanda, Keklik Tepe ve civarı, Eskibeyyurdu, Karşıyaka Mahallesi’nin doğusu ve Çatalçeşme Mahallesi’nin güneyinde kalan alanda yüzeylemektedir. İnceleme alanında tabanı izlenemeyen Elazığ Mağmatitleri’nin üstüne, Permo – Triyas yaşlı Keban Metamorfitleri tektonik olarak, Üst Meastrihtiyen yaşlı Harami Formasyonu uyumlu olarak, Orta Eosen – Üst Oligosen yaşlı Kırkgeçit Formasyonu açısal uyumsuz olarak ve Üst Miyosen – Alt Pliyosen yaşlı Karabakır Formasyonu da uyumsuz olarak gelmektedir. Elazığ Mağmaitileri; tabanda gabro – diyorit bileşimli derinlik kayaçlarından, bunların üzerinde bazaltik – andezitik volkanik kayaçlardan, volkanoklastitlerden ve
Şekil 2İnceleme alanının genelleştirilmiş stratigrafik dikme kesiti (ölçeksiz)
tüm bunları kesen granodiyorit – tonalit bileşimli derinlik kayaçlarından ve dasit dayklarından oluşmaktadır ( Turan ve vd., 1995; Baykendi’den, 1998 ). Elazığ Mağmatitleri; volkanik kumtaşı ve kırmızı renkli çamurtaşları (volkano-sedimater), bazalt, bazaltik yastık lav, andezit ve bunları kesen dasit daykları litolojisinden oluşmaktadır.
Harami Formasyonu; Harput Mahallesinin kuzey, güney ve doğu kesimlerinde, Silsekaya Tepe ve Deliktaş Tepe civarında yüzeylemektedir. Harami Formasyonu Senoniyen yaşlı Elazığ Mağmatitleri’nin üzerine uyumlu olarak gelmiştir. Harami Formasyonu Orta Eosen – Üst Oligosen yaşlı Kırkgeçit Formasyonu tarafından uyumsuzlukla örtülür. Harami Formasyonu; konglomera, kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve masif kireçtaşlarından oluşmaktadır. İnceleme alanında Harami Formasyonu’nun üst düzeylerini yaklaşık 20 m’lik kalınlık gösteren masif kireçtaşları oluşturur. Bu kireçtaşlarının alt seviyeleri kumludur. Sert ve aşınmaya karşı dayanımlı olmaları nedeniyle topografyada belirgin çıkıntılar oluşturmuşlardır. Kireçtaşları beyaz ve bej renklidirler ( İnceöz, 1994 ).
Kırkgeçit Formasyonu; Akyazı Sırtının kuzeyinde, Virane Mahallesi güney ve batı kesimlerinde, Körpınar Mahallesinin kuzeyi ve Harabepınar Sırtı boyunca doğuya doğru Virane Mahallesi, Melhemlik Tepe ve Akyazı Sırtını içine alarak kuzeydoğuya doğru kalan alanda, Sarıbuçuk Mahallesi, Allahuekber Tepesi, Höyük Tepe, Şahinkaya Köyü, Mığripbağları Tepe, Körpınar Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi kuzeyi, Virane Mahallesi güney kesimleri ve Safran Mahallesi kuzeybatı kesimlerinde, Harput Mahallesi kuzey, kuzeydoğu ve doğusunda, Kurey Tepe civarında görülmektedir. Kırkgeçit Formasyonu inceleme alanında tabanda Permo – Triyas yaşlı Keban Metamorfitlerini, Senoniyen yaşlı Elazığ Mağmatitlerini ve Üst Meastrihtiyen yaşlı Harami Formasyonunu açısal uyumsuzlukla örtmektedir. Kırkgeçit Formasyonu’nun üstüne Üst Miyosen – Alt Pliyosen yaşlı Karabakır Formasyonu uyumsuzlukla gelmektedir.
Karabakır Formasyonu; Birlik Dere’nin doğusu, Yadigar Mahallesinin batısında, Kilorik Dere ve Kilorik Sırtı boyunca bir koordior şeklinde yayılan Kızılay Mahallesinin batı kesimlerine kadar uzanan alanda, Birlik Dere sınır olmak üzere doğuya doğru Yadigar Mahallesi, Rızvan ve Baz Tepeler’in güneyi, Rızvan Tepe ve Baz Tepe civarlarında, Doğukent Mahallesi, Salıbaba Mahallesi ve Çatalçeşme Mahallesi arasında kalan alanda görülmektedir. Karabakır Formasyonu, Permo – Triyas yaşlı Keban Metamorfitlerini, Senoniyen yaşlı Elazığ Mağmatitlerini ve Orta Eosen – Üst Oligosen yaşlı Kırkgeçit Formasyonu’nu uyumsuzlukla örtmektedir. Karabakır Formasyonu üzerine uyumsuzlukla Pleyistosen yaşlı alüvyonlar gelmektedir.
Alüvyonlar; inceleme alanında oldukça geniş bir yüzeylenme sunarlar. Sürsürü Mahallesi, Hicret Mahallesi, Olgunlar Mahallesi, Akpınar Mahallesi, Sarayatik Mahallesi, Kültür Mahallesi, Nailbey Mahallesi, Üniversite Mahallesi, Çarşı Mahallesinin güneydoğu kesimleri, Sanayi Mahallesi, Küçük Sanayi Sitesi, Kırklar Mahallesinin güney kesimleri, İzzetpaşa Mahallesinin orta ve kuzey kesimleri, Yeni Mahalle, Fırat Üniversitesi’nin güney ve doğu kesimleri, Sürsürü Mahallesinin güney, kuzey ve kuzeybatı kesimleri, Abdullapaşa Mahallesi doğu ve güney kesimleri, Yadigar Mahallesi’nin kuzeyi, Yeniköy Mahallesi kuzeyinden Baz Tepe civarı, Abdullapaşa Mahallesi’nin kuzey ve kuzeybatı kesimleri, Cumhuriyet Mahallesi’nin güneydoğusu, Ulukent Mahallesi, Yıldızbağları Mahallesi,Rızaiye Mahallesi, İcadiye Mahallesi, Mustafapaşa Mahallesi, Rüstempaşa Mahallesi, Aksaray Mahallesi, Kızılay Mahallesi, Gümüşkavak Mahallesi, Karşıyaka Mahallesi, Sanayi Mahallesi, Salıbaba Mahallesi, Çatalçeşme Mahallesi, Doğukent Mahallesi’nde görülmektedir. Güney kesimlerden kuzeye doğru gidildikçe malzemenin boyutu büyümektedir. Bu tespit beslenmenin ağırlıklı olarak kuzeyden olduğunu göstermektedir.
Elazığ kent merkezi ve civarının tektoniği
İnceleme alanı, Doğu Toros Orojenik Kuşağında yer almakta ve yaklaşık 120 km2’lik alanı kaplamaktadır. Salt inceleme alanındaki tektonik yapılardan, bölgesel tektonik yorum mümkün olmadığından inceleme alanı ve yakın çevresinde yapılmış çalışmalardaki tektonik veriler ve bölgesel ölçekteki değerlendirmeler de dikkate alınarak inceleme alanındaki tektonik yapıların bölgesel tektonikle olan ilişkisi yorumlanmaya çalışılmıştır.
Anadolu’nun doğu bölümü, jeotektonik gelişiminin doğal bir sonucu olarak Mesozoyik başlarından itibaren tektonik olarak sürekli aktif olmuştur. Bu aktivitenin esası, Geç Triyas’ta, Anadolu Levhası ile Arabistan Levhasını birbirinden ayıran riftleşme ile Tetis Okyanusu’nun oluşmaya başlamasıdır. Bu okyanusun gelişimi Geç Triyas’tan itibaren devam ederek Geç Kretase başlarında maksimum açılıma erişmiş ve bu zamandan itibaren kuzeye, Anadolu Levhası’nın altına doğru eğimli bir yitim ile kapanmaya başlamıştır ( Aksoy ve Tatar, 1990; Aksoy, 1993; Turan, 1993; Turan vd., 1993 ).
Anadolu ve Arabistan Levhaları arasında oluşan bu okyanus, tek bir koldan ibaret olmayıp, Bitlis – Pütürge Masifi ile Arabistan Levhası arasındaki ana kol ile kuzeyde bu koldan bir körfez biçiminde ayrılan ve Bitlis – Pütürge Masifi ile Keban – Malatya Metamorfitleri arasında bulunan bir yan koldan oluşmaktadır. Geç Kretase başlarından itibaren her iki kol da kapanmaya başlamış, kuzeydeki kolun kapanımı Geç Kretase sonunda tamamlanmıştır. Güneydeki kol ise varlığını Orta Miyosen’e kadar devam ettirmiş ve bu zamandaki nihai kıta – kıta çarpışması ile Türkiye’deki Neotektonik dönem başlamıştır.
Kıta – kıta çarpışmasına bağlı olarak Doğu Anadolu’da ortaya çıkan K – G doğrultulu sıkışma, başlangıçta kıta kabuğunun kıvrım ve bindirmelerle kalınlaşması deformasyonu ile karşılanırken, izleyen dönemlerde Anadolu Levhası’nın Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fayları’nın oluşumları ve hareketleri ile karşılanmaktadır. Arabistan Levhası’nın kuzeye doğru yakınlaşmasıyla Anadolu Plakası’ndaki deformasyonun günümüzde de devam ettiğini Üst Miyosen ve Pliyosen kıvrımlanmaları, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Sistemleri boyunca meydana gelen depremler ve hareketler, GPS ölçümleri göstermektedir. Zamanımızda da KAF ve DAF sistemlerinde hem mevcut faylar gelişmekte ve hem de yeni faylar meydana gelmektedir. Fayların hareketleri ile Batı ve Doğu Anadolu Blokları batıya ve doğuya doğru hareket etmektedirler.
Elazığ ve Yakın Çevresinde Meydana Gelmiş Tarihi Depremler
Elazığ ve yakın çevresinde aletsel dönemden önce meydana gelmiş depremler Ergin’nin ( 1966 ) hazırlamış olduğu Türkiye ve Civarının Deprem Katalogu’ndan ve Özmen’in ( 1999 ), Türkiye ve Çevresinin Tarihsel Deprem Katalogunun Bölgesel Düzenlenmesi adlı makalesinden alınmıştır.
Tablo 1Elazığ ve yakın çevresinde meydana gelmiş tarihsel depremler
Tarih Enlem ( N ) Boylam ( E ) Şiddeti Yeri
995 38.50 39.50 6 Elazığ / Maden / Gezin’nin 4 km güneybatısı, Gezin İstasyonu Mah. yakını
1514 38.35 38.60 6 Malatya / Kale / Kapıkaya Köyü 2,5 km güneydoğusu
1789 38.70 39.90 7 Elazığ / Palu / Palu’nun 1 km kuzeybatısı
1866 38.40 39.40 8 Elazığ / Hazar Nahiyesi 2 km kuzeybatısı
1874 38.81 38.75 6 Elazığ / Keban / Keban İlçe Merkezi
1874 38.40 39.50 8 Elazığ / Hazar Nahiyesi 7 km doğusu
1874 38.39 39.12 6 Elazığ Yeniköy Mah. 1 km kuzeyi
1889 38.70 39.90 6 Elazığ / Palu / Palu’nun 1 km kuzeybatısı
1893 38.40 38.70 9 Malatya / Kale / Kale İlçesinin 4 km batısı
1895 38.40 38.20 6 Malatya şehir merkezinin 6 km kuzeybatısı
1902 38.60 38.80 6 Elazığ / Baskil / Odabaşı Mah. 1,5 km doğusu
Tabloya bakıldığında kent merkezinin içinde ve yakınında önemli depremler meydana gelmiştir. Bu tarihi depremlerin önemi ise; deprem bir bölgede meydana gelmişse o bölgede yine meydana gelecektir.
Elazığ ve Yakın Çevresinde Meydana Gelmiş Aletsel Dönem (1900-günümüz) Depremleri
Tablo 2Elazığ İl sınırları içinde son yüzyılda meydana gelen depremler (Elazığ Merkezli 50 km Yarıçaplı Alan İçin);
TARİH ZMN (GMT) ENLEM (N) BOYLAM (E) DER.(Km) Mb Md Ms I
04.12.1905 07:04 39,0000 39,0000 00,0 6,2 6,6 6,8 7
04.12.1905 09:40 39,0000 39,0000 00,0 5,6 5,8 5,8 6
04.12.1905 12:20 39,0000 39,0000 00,0 5,5 5,7 5,6 6
08.02.1930 05:20 38,5200 39,4000 100,0 5,2 5,3 5,1 6
06.05.1931 20:22 38,2400 39,1500 40,0 5,0 5,0 4,8 6
23.09.1940 19:30 38,9600 39,3200 80,0 5,1 5,1 4,9 6
20.12.1940 39,1100 39,2000 00,0 5,7 6,0 6,0 7
18.08.1948 19:06 38,5100 39,2500 10,0 5,0 5,0 4,8 6
25.04.1949 23:09 38,2700 38,9900 80,0 5,3 5,4 5,3 6
08.11.1950 10:08 38,2700 39,1600 50,0 5,1 5,2 5,0 6
18.04.1957 05:25 38,7400 39,6700 10,0 5,0 5,0 4,8 6
24.08.1970 16:36:03 .0 38,3200 39,4500 27,0 4,4 4,2 3,8 5
24.05.1971 12:49:11 .0 38,8100 39,5100 33,0 4,2 4,0 3,4 5
10.09.1973 03:02:04 .0 38,4800 39,6400 39,0 4,7 4,6 4,3 5
23.06.1974 21:06:13 .0 38,7500 39,1700 75,0 4,5 4,4 4,0 5
21.03.1979 05:04:16 .0 38,5300 39,5400 10,0 4,5 4,4 4,0 5
31.07.1979 05:49:33 .0 38,7200 38,7500 10,0 4,1 3,8 3,3 5
22.11.1980 10:32:47 .0 38,3000 39,2900 10,0 4,2 4,0 3,4 5
10.03.1983 05:02:19 .0 38,3400 38,9700 25,0 4,2 4,0 3,4 5
24.06.1987 06:53:23 .0 38,3200 39,3500 33,0 4,7 4,6 4,3 5
13.12.1988 15:46:23 .0 38,7300 39,4700 10,0 4,2 4,0 3,4 5
26.05.1993 17:21:44 .0 38,4500 39,0600 33,0 4,2 4,0 3,4 5
28.01.1994 11:52:12.20 38,7300 38,7800 45,0 4,4 4,2 3,8 5
01.06.1994 11:33:08.80 38,2700 39,4900 10,0 4,3 4,1 3,6 5
07.02.1996 12:27:05.00 38,4900 39,2600 00,0 4,3 4,1 3,6 5
08.04.1996 02:20:44.00 38,2500 38,9800 15,0 4,0 3,7 3,1 5
20.06.1996 10:45:12.00 38,3000 39,2000 06,0 4,2 4,0 3,5 5
12.11.1996 11:01:50.00 38,4000 39,2000 10,0 4,3 4,1 3,6 5
10.08.1997 17:31:50.40 38,2400 39,0700 10,0 4,3 4,1 3,6 5
06.12.1997 04:17:00.50 38,3800 39,2500 08,0 4,2 4,0 3,5 5
13.04.1999 09:47:03.30 38,2700 39,1900 02,6 4,5 4,4 4,0 5
12.06.2004 13:37:56:12 38,6000 39,6000 15,3 4,5 4,4 4,0 5
11.08.2004 15:48:26:00 38,3680 39,1461 04,6 5,2 5,3 5,1 6
13.08.2004 20:35:05:52 38,2790 38,9672 12,3 4,4 4,3 3,9 5
14.08.2004 00:20:25.56 38,2543 39,0306 11,3 4,4 4,3 3,9 5
14.08.2004 20:42:17:07 38,3434 39,1096 07,4 4,4 4,2 3,7 5
14.08.2004 21:01:31:55 38,3262 39,2036 04,2 4,3 4,1 3,6 5
08.09.2004 16:16:43.38 38,3262 39,1376 05,9 4,3 4,1 3,6 5
25.09.2004 14:28:53.56 38,3951 39,2308 07,5 4,2 4,0 3,5 5
09.02.2007 04:17:00.50 38,3730 39,3210 5,0 5,3 5,3 5,4 5
21.02.2007 13:05:43.38 38,3730 39,3210 05,0 5,9 5,9 5,7 5
08.03.2010 04:32:00.50 38,7700 40,0300 5,0 6,0 6,1 6,0 7
08.03.2010 09:47:00.50 38,7700 40,0300 5,0 5,6 5,6 5,6 6
Elazığ İl Merkezi ve civarında 1900 – 2011 yılları arasında içerisinde en büyük manyetüde sahip depremi 1939 yılındaki Erzincan depremidir. Ayrıca 1905 yılında Tunceli / Çemişgezek / Akçapınar / Payamdüzü Köyü kuzeydoğusunda meydana gelmiş deprem ise ikinci büyüklüktedir. Çemişgezek ve Harput’ta 15 binanın yıkıldığı, birçoklarının hasar gördüğü belirtilmektedir. Malatya’da kuvvetli hasar meydana gelmiştir ( Ayhan, 1988 ).
Elazığ kent merkezi için yapılan sismik risk analzileri
Şekil 3 Elazığ ve çevresi için Gumbel dağılımı ( Zaman manyetüdüne göre)
Bu dağılıma göre olabilecek en büyük deprem;
Mmax = [a + log ( T)]/b, T = 99 yıl alınırsa,
Mmax = [[2,50927 + log ( 99)]/0,61079 ] = 7.5
Bu hesaplamaya göre 99 yıllk bir süre içinde Elazığ ve civarında olabilecek en büyük deprem büyüklüğü 7.5 olarak hesaplanmıştır.
Senaryo Deprem büyüklükleri
Elazğ kent merkezi Doğu Anadolu Fay Zonu, Kuzey Anadolu Fay Zonu, Malatya Fay Zonu, Ovacık Fay Zonu ve Adıyaman Fay Zonu etkisindedir. Yani bu faylarda meydana gelebilecek depremler Elazığ kent merkezinde ve yakın çevresinde yıkımlar ve buna bağlı ölümler meydana getireceklerdir.
Model A; Yaklaşık 145 km. uzunluğundaki olan Palu – Sincik Fayı, Palu İlçesi ile Hazar Gölü arasında K 60 D genel doğrultusunda uzanarak, Sivrice, Doğanyol, üzerinden Şiro Çayı Vadi’sini izler ve Sincik kuzeyinde belirginliğini kaybeder ( Şaroğlu vd., 1987 ). Palu – Sincik Fayı tek bir kırık değil, kırıklardan oluşmaktadır. Bu kırıklardan deprem potansiyeli olanlar belirlenerek numaralanmıştır. Model A’da şekil 3’de L1 ( uzunluğu 35 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 35 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır.
Şekil 3Elazığ ve çevresi için belirlenen senaryo depremler ve Elazığ İl Merkezi Yerleşim Alanına Uzaklıkları.
Tablo 3.Model A depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 7,2 6,9 6,6
Ms 7,2 7,1 6,9
Mb 6,4 6,3 6,2
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 3,9811.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 6,30.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,2 için 747417 km2, MW = 6,9 için 502515 km2 ve MW = 6,6 için 337859 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,2 için 8, MW = 6,9 için 8 ve MW = 6,6 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,2’nin tekrarlama aralığı 41 ve 51 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 219 ve 159 cm / sn2 ( 0,219 g ve 0,159 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,07 cm / sn olarak bulnurken, Arias Şiddeti 1,90 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 160 cm / sn2 ( 0,16 g ), hız;44 cm / sn ve yerdeğiştirme; 182 cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin binalara uygulayacağı yatay kesme kuvveti, kendi ağırlığının % 21’i olarak hesap edilmiştir.
Model B; Bu senaryoda şekil 3’de L2 ( uzunluğu 20 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 25 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 4 Model B depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 6,9 6,6 6,3
Ms 7,1 6,9 6,7
Mb 6,3 6,2 6,1
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 2,2387.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 6,9 için 502515 km2, MW = 6,6 için 337859 km2 ve MW = 6,3 için 227155 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 6,9 için 8, MW = 6,6 için 7 ve MW = 6,3 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 6,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 22 ve 32 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 242 ve 172 cm / sn2 ( 0,242 g ve 0,172 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 7 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,20 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,74 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 226 cm / sn2 ( 0,226 g ), hız;66 cm / sn ve yerdeğiştirme; 285 cm olarak hesaplanmıştır.
Model C; Bu modelde şekil 3’de L3 ( uzunluğu 25 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 30 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 5. Model C depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 7,0 6,7 6,4
Ms 7,1 7,0 6,8
Mb 6,4 6,3 6,2
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 3,1623.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,0 için 573615 km2, MW = 6,7 için 385662 km2 ve MW = 6,4 için 259294 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,0 için 8, MW = 6,7 için 7 ve MW = 6,4 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,0 manyetüdünü tekrarlama aralığı 27 ve 38 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 222 ve 158 cm / sn2 ( 0,222 g ve 0,158 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,10 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,59 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 181 cm / sn2 ( 0,181 g ), hız;50 cm / sn ve yerdeğiştirme; 207 cm olarak hesaplanmıştır.
Model D; Bu modelde şekil 3’de L4 ( uzunluğu 25 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 26 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 6.Model D depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 7,0 6,7 6,4
Ms 7,1 7,0 6,8
Mb 6,4 6,3 6,2
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 3,1623.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,0 için 573615 km2, MW = 6,7 için 385662 km2 ve MW = 6,4 için 259294 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,0 için 8, MW = 6,7 için 8 ve MW = 6,4 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,0 manyetüdünü tekrarlama aralığı 27 ve 38 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 236 ve 180 cm / sn2 ( 0,236 g ve 0,18 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 7 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,18 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 2,05m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 216 cm / sn2 ( 0,216 g ), hız;62 cm / sn ve yerdeğiştirme; 267 cm olarak hesaplanmıştır.
Model E; Bu modelde şekil 3’de L5 ( uzunluğu 55 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 70 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 7.Model E depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 7,4 7,1 6,8
Ms 7,3 7,2 7,0
Mb 6,5 6,4 6,3
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 5,6234.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 1,0691.1027, 1,2589.1027 ve 8,6896.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,4 için 972881 km2, MW = 7,1 için 654775 km2 ve MW = 6,8 için 440229 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,4 için 8, MW = 7,1 için 7 ve MW = 6,8 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,0 manyetüdünü tekrarlama aralığı 63 ve 69 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 161 ve 114 cm / sn2 ( 0,161 g ve 0,114 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 0,90 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,27 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 96 cm / sn2 ( 0,096 g ), hız;19 cm / sn ve yerdeğiştirme; 57 cm olarak hesaplanmıştır.
Model F; Bu modelde şekil 3’de L6 ( uzunluğu 21 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 34 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 8 Model F depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 6,9 6,6 6,4
Ms 7,1 6,9 6,8
Mb 6,3 6,2 6,2
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,8184.1022 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 5,7943.1026, 2,2387.1026 ve 4,9317.1026 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 6,9 için 505515 km2, MW = 6,6 için 337859 km2 ve MW = 6,4 için 259294 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 6,9 için 8, MW = 6,6 için 7 ve MW = 6,4 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 6,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 22 ve 32 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 188 ve 130 cm / sn2 ( 0,188 g ve 0,13 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 8 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,02 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,59 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 154 cm / sn2 ( 0,154 g ), hız; 41 cm / sn ve yerdeğiştirme; 167 cm olarak hesaplanmıştır.
Model G; Bu modelde şekil 3’de L7 ( uzunluğu 160 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 88 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 9 Model G depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 7,9 7,6 7,3
Ms 7,6 7,5 7,3
Mb 6,7 6,6 6,5
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 1,5849.1023 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 2,6792.1027, 7,0795.1027 ve 2,0324.1027 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,9 için 1887392 km2, MW = 7,6 için 1268961 km2 ve MW = 7,3 için 853168 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,9 için 8, MW = 7,6 için 7 ve MW = 7,3 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 176 ve 145 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 126 ve 91 cm / sn2 ( 0,126 g ve 0,091 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 0,90 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,63 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 67 cm / sn2 ( 0,067 g ), hız; 9 cm / sn ve yerdeğiştirme; 18 cm olarak hesaplanmıştır.
Model H; Bu modelde şekil 3’de L8 ( uzunluğu 160 km ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 73 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo 10 Model H depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 7,9 7,6 7,3
Ms 7,6 7,5 7,3
Mb 6,7 6,6 6,5
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 1,5849.1023 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 2,6792.1027, 7,0795.1027 ve 2,0324.1027 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 7,9 için 1887392 km2, MW = 7,6 için 1268961 km2 ve MW = 7,3 için 853168 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 7,9 için 8, MW = 7,6 için 8 ve MW = 7,3 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 7,9 manyetüdünü tekrarlama aralığı 176 ve 145 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 157 ve 117 cm / sn2 ( 0,157 g ve 0,117 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 6 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 1,02 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 2,32 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 91 cm / sn2 ( 0,091 g ), hız; 12 cm / sn ve yerdeğiştirme; 24 cm olarak hesaplanmıştır.
Model I; Bu modelde şekil 4. 28’de L9 ( uzunluğu 260 ) olarak belirlediğimiz fayda bir deprem meydana gelirse, 123 km uzaklıktaki inceleme alanında meydana getireceği depremsellik parametreleri aşağıdaki tabloda ve devamında açıklanmaktadır:
Tablo.11 Model H depremine ait manyetüd büyüklükleri
Mw,ü Mw,o Mw,a
Mw 8,1 7,9 7,6
Ms 7,7 7,6 7,5
Mb 6,7 6,7 6,6
Senaryo depremin üreteceği enerji miktarı 2,2387.1023 ergdir. Fay yırtılması sırasında oluşan sismik moment ise 3,4 ve 5 numaralı formüllere göre sırasıyla 3,6392.1027, 1,4125.1028 ve 2,6977.1027 dyn.cm olarak hesaplanmıştır. Senaryo depremin hissedileceği alan ise, MW = 8,1 için 2459261 km2, MW = 7,9 için 1887392 km2 ve MW = 7,6 için 1268961 km2 olarak hesaplanmıştır. Depremin merkezüssündeki şiddeti ise MW = 8,1 için 8, MW = 7,9 için 7 ve MW = 7,6 için ise 7 olarak bulunmuştur. Fayın MW = 8,1 manyetüdünü tekrarlama aralığı 267 ve 195 yıl olarak hesaplanmıştır. Maksimum yatay yer ivmesi 88 ve 62 cm / sn2 ( 0,088 g ve 0,062 g ) elde edilmiştir. Yine elde edilen bu maksimum yatay yer ivmesine göre inceleme alanındaki depremin şiddeti 5 – 7 arasında değişmektedir. En büyük partikül hızı ise 0,79 cm / sn olarak bulunurken, Arias Şiddeti 1,31 m / sn olarak hesap edilmiştir. Yine 18, 19 ve 20 nolu formüllere göre ivme; 43 cm / sn2 ( 0,043 g ), hız; 5 cm / sn ve yerdeğiştirme; 9 cm olarak hesaplanmıştır.
ELAZIĞ YAPI STOKU VE DEPREM GÜVENLİĞİ
Elazığ, ülkemizdeki deprem riski en yüksek bölgelerden birinde yer almaktadır. Bunun en büyük kanıtları, Bingöl, Pülümür, Sivrice ve Başyurt-Karakoçan Depremleridir. Elazığ’ın da içerisinde bulunduğu bölge sismik bir hareketlilik içerisindedir. Bu sismik aktivitenin depremler meydana getirmesi normal ancak depremin afete dönüşmesi irdelenmesi gereken çok önemli bir olaydır. Çünkü her deprem afeti sonrası çok büyük, telafisi mümkün olmayan manevi ve maddi kayıplar yaşamaktayız. Bu kayıplardan sonra akıllara ilk gelen soru, deprem bu kadar şiddetlimiydi ki böylesine büyük kayıplar yaşandı, bunun önüne geçmek mümkün değil midir?
Bir depremin şiddeti, yeryüzünün belirli bir noktasında tanımlanır ve bu noktada yaptığı etkinin derecesi ile belirlenir. Bu konuda farklı şiddet tanımları mevcuttur ancak en yaygın olarak kullanılan Mercalli tarafından geliştirilen şiddet cetvelidir. Bu şiddet ölçüsü yapıların hasar ve yıkılma düzeyini esas aldığından, depremin mutlak bir ölçüsü olarak alınmamalıdır. Fakat bu cetvel önemli bir ön tahmin sağlamaktadır.
Mercalli Şiddet Cetveli:
ŞİDDET I (DUYULMAYAN): Yalnız duyarlı aletler algılar. İnsanlar tarafından deprem fark edilmez.
ŞİDDET II (ÇOK HAFİF): Özellikle üst katlarda, dinlenmekte olan insanlar tarafından hissedilir. Hassas bir biçimde olan cisimler sallanabilir.
ŞİDDET III (HAFİF): Bina içinde hissedilir, fakat deprem olup olmadığı her zaman anlaşılmaz. Duran otomobiller yanından kamyon geçmiş gibi sallanır.
ŞİDDET IV (ORTA ŞİDDETLİ): Bina içerisinde çoğunluk ve dışarıda az kimse tarafından hissedilir. Gece bazı kimseler uyanır, kap-kacak, kapı pencere sallanır.
ŞİDDET V (ŞİDDETLİ): Hemen herkes hisseder. Bazı tabaklar, sıvalar, pencereler kırılır, uzun cisimler oynar.
ŞİDDET VI (ÇOK ŞİDDETLİ): Herkes hisseder, birçoğu korkup dışarı fırlar. Bacalar, sıvalar düşer. Hafif hasarlar olur.
ŞİDDET VII (HASAR YAPICI): Herkes dışarı kaçar. Yapılarda sağlamlığına bağlı olarak hasarlar oluşur. Otomobil içerisindeki sürücülerde, hareket halinde olmalarına rağmen depremi algılarlar.
ŞİDDET VIII (YIKICI): Duvarlar çerçevelerinden ayrılıp dışarı fırlar. Anıtlar, bacalar ve duvarlar devrilir. Kum ve çamur fışkırır. Büyük panik yaşanmasına sebep olur.
ŞİDDET IX (ÇOK YIKICI): Yapı temelinden ayrılır, çatlar ve eğilir. Zemin ve yer altı boruları çatlar.
ŞİDDET X (AĞIR YIKICI): Kargir ve çerçeve yapıların çoğu tahrip olur. Zemin çatlar, raylar eğilir. Toprak kaymaları olur.
ŞİDDET XI (ÇOK AĞIR YIKICI): yeni tip yapılar ayakta kalabilir, köprüler tahrip olur. Yer altı boruları kırılır. Toprak kayar, raylar bükülür.
ŞİDDET XII (YOK EDİCİ): hemen her şey harap olur. Toprak yüzeyinde dalgalanma görülür. Cisimler havaya fırlar. Manzara değişir.
Mercalli, çok şiddetli dediği 6.0 şiddetindeki depremde hafif hasarlar oluşur, 7.0 şiddetindeki depremde ise yapılarda sağlamlığına bağlı olarak hasarlar oluşur diye belirtmiş. Ancak neredeyse 6.0 civarındaki depremlerde bile yapısal hasarlar hatta can kayıpları oluşmaktadır. O zaman yapıların deprem performansını incelemek ve deprem hasarlarının gerçek sebeplerini tespit etmek gerekir.
Bir yapının sağlam yani deprem güvenliğinin yeterli olması için ilk önce projesinin ilgili yönetmeliklere ve standartlara uygun yapılması, daha sonra denetim eşliğinde projesine uygun inşa edilmesi gerekir. Bir depremde beklenen yapısal performansın çok altında hareket ederek önemli hasarlar görmüş hatta yıkılmış bir yapının ya proje hazırlama safhasında ya da imalat safhasında önemli eksiklikler ve hatalar olduğu anlamına gelmektedir.
Proje safhasında yönetmelik ve mühendislik eksiklikleri, imalat safhasında denetim, malzeme ve işçilik eksiklikleri söz konusudur.
Türkiye de Deprem Yönetmelikleri
Ülkemiz topraklarında deprem kendini asla unutturmamış, yakın tarihimizde de görüldüğü gibi çok büyük can ve mal kayıplarına sebep olmuştur. Depremlerden sonra yapıların ve özellikle binaların büyük hasarlara uğraması, bazı soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Özellikle yapıların binaların projelendirilmesinde kullanılan deprem yönetmeliği kurallarının, ne derece güncel olduğu tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle, her yıkıcı depremden sonra yönetmelikler revize edilmiş, statik ve betonarme kuralları daha emniyetli hale getirilmiştir.
Cumhuriyet kurulduğundan bugüne 9 adet deprem yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu yönetmeliklerin incelenmesinin birçok konuya ışık tutacaktır.
[1]. 1940 – Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi
[2]. 1944 – Zelzele Mıntıkaları Muvakkat Yapı Talimatnamesi
[3]. 1949 – Türkiye Yersarsıntısı Bölgeleri Yapı Yönetmeliği
[4]. 1953 – Yersarsıntısı Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik
[5]. 1962 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
[6]. 1968 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
[7]. 1975 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
[8]. 1998 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY)
[9]. 2007 – Deprem Yönetmeliği
1940 ve 1944 yönetmelikleri adeta çeviri niteliğindedir. Bina yapımı ile ilgili genel kurallar yer almaktadır. Hesap detaylarından uzaktır. Bunun bir nedeni de inşa edilen binalarla ilgilidir. 1970’li yıllara kadar binaların önemli bir bölümü yığma taşıyıcı sisteme sahiptir. Bu nedenle hesaplardan ziyade tasarım kuralları kullanılmıştır.
1949 yönetmeliği ile beraber deprem hesabının binalarda yapılması istenmiş ve bu hesap tarif edilmiştir. Deprem hesap esasları her yönetmelikte gelişme göstermiştir. Hesap konusunda gelişmelerin takip edildiğini söylemek yerinde olur. Özellikle 1968 ve sonrasında yayımlanan yönetmelikler, binanın depreme dayanıklı projelendirilmesi için yeterlidir. En azından bu kurallara riayet edilse binalarda yıkım olmayacağı bir gerçektir. Ancak eski binaların projeleri incelendiğinde, hesap detaylarında deprem hesaplarının yer almadığı veya yer alsa bile hesabın o binaya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Bu konuyu görmek isteyen herkese belediye arşivleri açıktır.
Yönetmelik kuralları yeterli olsa da, gerek projeciler gerekse denetim kurumları tarafından deprem yeteri kadar önemsenmemiştir. Yönetmelikte var olan kuralların uygulanmayışının tek delili elbette projede deprem hesabı yapılmaması değildir.
Betonarme perde elemanlar, depremde adeta binanın koruyucusu olmaktadırlar. Bu elemanların varlığından ve kurallarından 1968 yönetmeliğinde bile söz edilmesine rağmen uygulamadaki kullanımlarının 2000’li yıllarla başladığını görüyoruz. Aynı şekilde kolon ve kirişlerle ilgili kurallar, mevcut yönetmeliğin seviyesindedir. Tablolarla ve şekillerle kurallar ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Herhangi bir kural uygulandığı zaman değer kazanır. Sadece kâğıt üzerindeki varlığının kimseye bir faydası olmamaktadır. Öyle ise deprem yönetmeliklerinin projeye yansıtılmamasını ilk ve en can alıcı hatalarımızdan biri olarak kaydedebiliriz.
Türkiye de Yapı Denetimi
Türkiye de deprem konusu gündeme geldiğinde, hiç şüphesiz konuşulması gereken en önemli konu yapılardır. Deprem etkisi altında yapılar incelendiğinde iki önemli problem ortaya çıkmaktadır: Mevcut yapıların deprem dayanımı ve yeni inşa edilecek yapılar. Yeni inşa edilen yapıların deprem güvenliği sağlanamazsa, her geçen gün deprem dayanımı yetersiz yapı stoku artacaktır. Sonuç ortada, depremle mücadelenin ilk basamağı; inşa edilecek yapıların, ilgili standartlara ve kurallara uygun olarak inşa edilmesinin sağlanmasıdır. Bu da ancak yapı denetim sistemi ile mümkündür. Ülkemizde yapı denetimi, maalesef henüz emekleme seviyesindedir.
29.06.2001 tarihinde kabul edilen ve yaklaşık 10 sene, sadece 19 pilot ilde (en son 27 ilde uygulanmaya çalışılmıştır) uygulanan 4708 sayılı yapı denetim kanunu, ülke geneline 1 Ocak 2011 de yaygınlaştırılmıştır. Daha dünkü bu tarih, tarihimiz boyunca meydana gelen depremlerden ne kadar ders aldığımızın açık göstergesi değil de nedir?
Yapı denetiminin eksikliği hatta çoğu ildeki yokluğu beraberinde proje, malzeme ve işçilik eksikliklerini de beraberinde getirmiştir. Bunların sonucunda da depremde evlerimiz mezarımız olmuştur.
Yapı işleri konusunda çok büyük sorumluluğu olan kurumlardan biride belediyelerdir. Belediyeler, yapının inşa edileceği arsanın düzenlenmesinden, iskân raporuna kadar her kademede yetkili ve sorumludur. Deprem gerçeği ile yaşamak zorunda olan ülkemizde, bu sorumluluk büyük önem kazanmaktadır. Belediyelerin bu önemli görevinden yola çıkarak, belediyelerin depreme dayanıklı yapı tasarımı ve inşası konusundaki tutum ve davranışlarını tespit etmek ve belediyeler arası bilgi paylaşımını sağlamak amacıyla 2007 yılında, Fırat Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Ali Sayıl ERDOĞAN ve Yrd.Doç.Dr. Kürşat Esat ALYAMAÇ tarafından, bir anket çalışması yapılmış ve bu çalışma 1-3 Ekim 2009 tarihinde Sakarya’da düzenlenen Uluslararası Deprem Sempozyumunda paylaşılmıştır.
Aşağıda yer alan anket soruları, belediyelerin yapı kalitesinin sağlanması çalışmaları ile ilgili genel sorulardır.
1. Belediyenizin hizmet sınırları içerisinde bulunan yerel nüfus sayısı yaklaşık kaçtır?
2. 2005 yılında belediyeniz yaklaşık kaç adet yapı inşaat ruhsatı vermiştir?
3. 2006 yılında belediyeniz yaklaşık kaç adet yapı inşaat ruhsatı vermiştir?
4. Belediyeniz İmar Müdürlüğü bünyesinde kaç adet İnşaat Mühendisi çalışmaktadır?
5. Belediyeniz İmar Müdürlüğü bünyesinde kaç adet Mimar çalışmaktadır?
6. Belediyeniz İmar Müdürlüğü bünyesinde kaç adet Jeoloji Mühendisi çalışmaktadır?
7. Belediyeniz sınırları içerisinde kaç adet özel beton santrali kuruluşu vardır?
8. Belediyenize ait beton santrali var mıdır?
9. Belediyeniz sınırları içerisinde yapılan inşaatlarda hazır beton kullanımı zorunlu mu?
10. İnşaatlarda dökülen betonlar, belediyeniz tarafından yerinde kontrol ediliyor mu?
11. İnşaatlardaki demir donatı düzenlemelerinin projesine uygunluğu, belediyeniz tarafından yerinde kontrol ediliyor mu?
12. Belediyeniz bünyesinde yapı denetim laboratuarı var mı?
13. 2007 çalışma planınızda, yapı denetim laboratuarı kurma işi var mıdır?
14. Laboratuarda beton basınç ve yarma deneyleri yapılabiliyor mu?
15. Laboratuarda agrega (kum-çakıl) ile ilgili deneyler yapılabiliyor mu?
16. Laboratuarda çimento ile ilgili deneyler yapılabiliyor mu?
17. Belediyeniz öncülüğünde, inşaat usta ve kalfalarına mesleki eğitim seminerleri düzenlediniz mi?
Yaklaşık 6 ay süren anket çalışmasında, belediye yetkililerine faks, posta ve e-posta yoluyla ulaşılmaya çalışılmıştır. Ülke genelinde 59 ilin ankete katılımı sağlanabilmiştir. Anket sonuçları değerlendirilirken sadece il belediyelerinin verdiği cevaplar dikkate alınmıştır. Çünkü büyükşehirlerde inşaat işleriyle ilçe belediyeleri ilgilenmektedir. 81 il merkezi dikkate alındığında, 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde toplam 31.333.845 kişi, 3. ve 4. derece deprem bölgelerinde toplam 6.466.436 kişi, 5. derece deprem bölgesinde toplam 139.912 kişi yaşamaktadır. Yani illerdeki nüfusun %83’ü 1. derece deprem bölgesinde yaşamaktadır. Bu karşılaştırmaya köy nüfusları da dâhil edildiğinde bu oran %90’lara çıkmaktadır. Depremin Türkiye için tehlike boyutunu bu oranlar açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye şartlarında köyden kentlere göçlerin sürekli arttığı göz önünde bulundurulursa, il belediyelerinin yüklerinin ve sorumluluklarının dev boyutu ortaya çıkmaktadır. Bu boyutu verilen inşaat izinlerinde de görmek mümkündür. Ankete katılan belediyelerin hizmet verdiği toplam nüfus 20.153.957 kişiden fazladır. Bu belediyeler 2005 yılında toplam 11346, 2006 yılında ise 12706 adet inşaat ruhsatı vermiştir. “Her geçen gün artan yapı stokunun, kontrol altında tutulmaması, deprem tehlikesinin boyutunun sürekli artması demektir”.
Depreme dayanıklı yapı üretiminde ve yapı denetiminde en önemli unsur insandır. Hedefe ulaşmayı sağlayacak olanlar ilgili mühendislerdir. Depreme dayanıklı yapı denilince akla ilk gelenler inşaat mühendisleridir. Standart ve yönetmeliklere uygun yapı projesi hazırlayan, uygulayan ve uygulamayı kontrol eden bu teknik elemanların belediyelerde yeterli sayıda olmaları, sağlıklı denetimin temel unsurudur. İnşaat mühendisi hiç çalışmayan ve 1.ve 2. derece deprem bölgesinde bulunan 4 ilde, 2005 yılında toplam 401, 2006 yılında ise toplam 464 adet inşaat ruhsatı verilmiştir. Belediyelerinde inşaat mühendisi çalışmayan bu iller, yapı denetim kanunu çerçevesinde pilot iller kapsamında da değildirler. Bu düşündürücü sonucun yanında, her yıl yüzlerce konut inşa edilen ve 1. veya 2. derece deprem bölgesinde yer alan illerde bir veya birkaç inşaat mühendisi ile yapı denetiminin uygunluğundan ve yeterliliğinden bahsetmek mümkün görünmemektedir.
Son yıllarda yaşanan yıkıcı depremlerden edinilen acı tecrübeler neticesinde, depreme dayanıklı yapıların üretiminde mimar ve jeoloji mühendislerinin de önemli katkılar yapacağı anlaşılmıştır. Özellikle proje tasarımı sırasında mimarın hazırladığı planın, depreme dayanıklı yapıların temel ve genel kurallarına uygun olması büyük önem arz etmektedir. Ankete göre 1. ve 2. derece deprem bölgelerinde bulunan illerin 9 tanesinin belediyesinde mimar çalışmamaktadır. Türkiye’deki önemli sorunlardan biride, bilinçsiz yapılaşmadır. Tarım arazilerinin imara açılması, hem tarıma büyük bir darbe vurmuştur hem de yapılaşmaya uygun olmayan bu zeminlerde inşa edilen yapılar depremlerde ağır hasarlar görmüştür. Zemin durumunun deprem kuvvetleri karşısındaki önemi, depremde hiçbir yapısal hasar görmemesine rağmen, zemine batan veya devrilen binalarla açıkça görülmektedir. Bu kadar önemli bir parametrenin uzmanı olan jeoloji mühendisleri, imar ve inşaat işlerinde aktif olarak bulunmalıdırlar. 1. ve 2. derece deprem bölgelerindeki il belediyelerinin 14 tanesinde jeoloji mühendisinin çalışmadığı görülmektedir. Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası makro ölçekli bir haritadır. Türkiye’nin mikro ölçekli deprem haritalarına ihtiyacı olduğu, deprem beklenmeyen bölgelerde depremlerin olması ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. En yakın örneği Bala-Ankara depremleridir
Günümüzde hazır betonun, yerinde üretilen betona göre avantajlarını sıralamaya gerek yoktur.Çünkü bu durum tüm dünyada kabul görmüştür. Ancak Türkiye de hala hazır beton santrali olmayan 3 il var ve bu illerin belediyelerinin bünyesinde de beton santrali mevcut değildir. Hazır beton dökümlerinde bile problemlerin yaşandığı düşünülürse, yerinde dökülen betonun kalitesi standartların çok altında olacaktır. Bu durum maalesef deprem dayanımı yetersiz yapı stokunun artışına neden olmaktadır.
İl belediyelerinin %17’sinin kendilerine ait beton santralinin olması, kaliteli beton üretiminde öncü olma ve piyasadaki haksız rekabeti önleme açısından çok olumlu bir durumdur. İllerin hemen tamamında en az bir adet hazır beton üretimi yapan firma bulunmaktadır. Bu beton santrallerinin hepsinin denetlendiği ve uygun üretim yaptığı düşünülürse, beton kalitesi konusunda olumlu gelişmelerden söz edilebilir.
Hazır beton, yerinde döküm betona oranla, hata oranı minimize edilebilen beton döküm şeklidir. Hazır betonda, belediyeler tarafından getirilen, kullanım zorunluluğu durumunun; zorunlu, kısmi zorunlu ve serbest olarak 3 şekilde olduğu görülmektedir. Kısmi zorunluluk kuralı, genellikle belirli kat sayısının üstünde olan (5 kat dahil 5 kattan daha yüksek yapılarda hazır beton kullanımının zorunlu olması gibi) yapılarda hazır beton kullanımı olarak görülmektedir. Bu uygulamada il merkezleri için tartışmalı bir uygulamadır.
Depreme dayanıklı yapı inşasının temel esaslarından biri projesine uygun imalat gerçekleştirmektir. Bunun için eleman boyutlarının, donatı yer, sayı ve çapının uygunluğu kontrol edilmelidir. Belediyelerin bu konuya önem verdikleri anlaşılmaktadır. Ancak hiçbir inşaat mühendisi veya yeterli sayıda inşaat mühendisi olmadan, yüzlerce binanın demir donatı kontrolünün ne derece sağlıklı olacağı düşündürücüdür.
İnşaatlardan alınan beton numunelerin ve diğer betonu oluşturan malzemelerin özelliklerinin belirlenebilmesi için laboratuar özellikleri taşıyan bir birime ihtiyaç vardır. Böyle bir laboratuarın, 1 ve 2. derece deprem bölgelerinde bulunan sadece 4 ilde bulunması dikkat çekicidir. Tüm laboratuarlar, beton ve agrega ile ilgili deneyleri yapabilmekte ancak iki tanesi çimento ile ilgili deneyleri yapmaktadır.
Ülkemizde yaşanan yıkıcı depremler, yapı tasarımı ve inşası konusunda birçok eksikliklerin görülmesini sağlamıştır. Bu eksikliklerden en önemlilerinden biride standart ve yönetmeliklere uygun olmayan projeler ve projesine uygun olmayan yapılardır. Son yıllarda mimar ve mühendisler tarafından kullanılan paket bilgisayar programları sayesinde, yönetmelik-proje uyumsuzluğunun büyük oranda ortadan kalktığı söylenebilir. Ancak aynı durumu proje-uygulama uyumsuzluğu için söylemek oldukça zordur. Bu uyumsuzluğun giderilmesi ve uygulamadaki sıkıntıların öğrenilmesi için inşaat usta ve kalfalarına yönelik eğitim seminerleri ve kurslar düzenlenmesi oldukça faydalı olacaktır. Hatta seminer ve kurs belgesi olmayan ustalar inşaatlarda çalıştırılmamalıdır. Kısacası deprem dayanımı yüksek yapıların üretilmesi için gerekli tüm teknik elemanların bilgileri sürekli güncellenmelidir.
Türkiye, deprem konusunda ilgili tüm kurum ve kuruluşlarıyla nitelikli bir program oluşturmalı ve bu program sürekli yenilenerek, takip edilmelidir. Bu çalışma ile ülkemizin deprem stratejisine yeni bir bakış açısı kazandırılmak istenmiştir. Yapılan anket çalışmasının sonuçları, ülkemizin tüm bireylerini yakından ilgilendirmektedir. Sonuçları kısaca şöyle özetlemek mümkündür:
1. Türkiye’deki il belediyelerinde, depreme dayanıklı yapı üretiminde denetim için yeterli teknik personelin bulunmadığı tespit edilmiştir.
2. Anket için belediyeleri yaklaşık %25’ine ulaşılamaması, kurumlar arası iletişim zayıflığını göstermektedir. Bu durum giderilmeli, depremle ilgili tüm kurumlar arasında, bir bilgi havuzu oluşturulmalıdır.
3. Beton kalitesi, donatı özellikleri yani projeye uygun imalat sağlanamazsa, deprem dayanımı yetersiz yapı stoku artmaya devam edecektir. Bundan dolayı deprem zararlarının önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
4. Yapılarda kalite arttıkça, yapı kullanım ömrü ve dolayısıyla yapı ekonomik ömrü artacaktır.
5. Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı şehirlerde yaşamaktadır. İl merkezlerinde bile yapı denetimi her yönüyle birçok sorunla karşı karşıya iken, ilçe, belde ve köylerdeki yapılarda göz önüne alınırsa, depreme karşı ne kadar hazırlıklı olunduğunun cevabı alınabilir.
6. Belediyelerin deprem konusundaki göz ardı edilmemesi ve paylaşılması gereken çok büyük sorumlulukları vardır. Bu nedenle öncelikli olarak, Yapı Denetim Kanunun en kısa zamanda eksiklikleri, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte giderilmeli ve ülke çapında uygulanmalıdır. Bu kanunda belediyelerin yeri, önemi ve görevi açıkça belirtilmelidir.
Anket sonuçları genel değerlendirmesinde, Türkiye aktif deprem kuşağında yer alan bir ülke olmasına rağmen, hala bu konuda gerekli hassasiyeti göstermediği ortaya çıkmaktadır.
Elazığ’da Yapı Stoku
Elazığ’da yapı stokunun durumunu tek bir cümle ile ifade edersek, yapılar belediye tarafından 2005 yılında denetlenmeye başlamıştır. Bu tarih çok şeyi ifade etmektedir.
Elazığ’ın yapı güvenliği riskini gözle görülen ve görülmeyen olarak ifade edebiliriz. Gözle görülmeyen bölümü, betonundan karot dahi alınamayacak kadar beton dayanımı düşük binalar, kolonu, kirişi tahrip edilmiş veya kesilmiş binalar, çevrede oluşan depremlerden sonra kolonları ağır hasar gören ancak sıva ile bu hasarlar kapatılan binalar olarak sıralayabiliriz. Gözle görülen bölümde ise fotoğraflar her şeyi anlatmaktadır.
Bu fotoğfarlara yüzlerce hatta binlercesini eklemek mümkündür. Gözle görülen ve görülmeyen bu durumların Elazığ yapı stokunun depreme karşı hangi seviyede yetersiz olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kentsel Dönüşüm
2011.12.05 2.5 -.- -.- KARTALDERE-MADEN (ELAZIĞ)
2011.12.05 -.- 2.4 -.- YAYIKLI-ARGUVAN (MALATYA)
2011.12.04 -.- 2.7 -.- YAYIKLI-ARGUVAN (MALATYA)
2011.12.03 -.- 2.4 -.- KOYUNGOLU-OVACIK (TUNCELİ)
2011.12.03 -.- 3.5 -.- COGURLUK-OVACIK (TUNCELİ)
2011.12.03 2.8 -.- -.- SANCAK- (BİNGOL)
2011.12.03 2.6 -.- -.- GUNEYKOY-SIVRICE (ELAZIĞ)
2011.12.02 2.4 -.- -.- PULUMUR (TUNCELİ)
Yukarıdaki deprem tablosu Elazığ ve çevresinin sürekli sallandığını gösteriyor. Deprem dayanımı yetersiz yapı stokuna sahip Elazığ, acil çözümlere muhtaçtır. Acil çözümün adı kentsel dönüşümdür.
Kentsel dönüşüm, eski yapıların yenilenmesi olarak anlaşılmaktadır. Sadece binaların yenilenmesi değil, kentsel dönüşüm şehrin imarının düzenlenmesi, alt yapı sistemlerinin yenilenmesi ve düzenlenmesi gibi yeni bir şehir oluşturulması anlamına gelmektedir.
Elazığ ve Kentsel Dönüşüm
Elazığ riskli deprem kuşağı üzerinde olması ve çok büyük bir deprem dayanımı yetersiz yapı stokuna sahip olması nedeniyle kentsel dönüşümde öncelikli iller arasında olmalıdır.
Kentsel dönüşüm kâğıt üzerinde iyi tasarlanmalıdır. Oluşabilecek engeller önceden tahmin edilmeye çalışılmalı ve tedbirler inşaat işleri başlamadan alınmalıdır. Her mahallede ada bazında düzenlemeler yapılmalıdır. Cadde ve sokak genişlikleri, yeşil alanlar ve otoparklar kentsel dönüşüm projelerinde yer almalıdır.
Ülkemizde yapıların büyük çoğunluğu bitişik nizam, tek veya çift daireli konut tipi yapılardır. Bu yapıların tek tek yenilenmesi ekonomik ve çevresel sakıncalar oluşturmaktadır. Bu nedenle bir katında dört daire bulunan blokların yapılması tavsiye edilmektedir.
Aynı kat planına sahip tek daireli 4 adet yapının kaba inşaat maliyeti ile dört daireli tek bloğun kaba inşaat maliyeti arasında ortalama %10 fark vardır. Bir katında dört daire bulunan simetrik ve rijit bina deprem kuvvetlerinden daha az etkilendiği için ekonomik olmaktadır. %10 inşaat sektöründe çok önemli bir miktardır.
Ekonomik kazanç sadece inşaat maliyetinde değildir. Binalar yenilendiği ve komşu daireler ortak duvarlar kullandığı için ısı yalıtımında ve dolayısı ile yakıtta da büyük miktarlarda tasarruf sağlanmış olacaktır.
Bir katında dört daire bulunan binaların inşası ile bitişik nizam binaların deprem sırasında maruz kaldıkları çekiçleme etkisi de bertaraf edilmiş olacaktır.
Eski yerleşim yerlerinde binalar arasında kalan bahçeler genellikle hurdalık olarak kullanılmaktadır. Kentsel dönüşümle beraber bu bahçelerden kazanılan alanlar yolların genişlemesi ve uygun boyuttaki kaldırımlar için kullanılacak olup yeşil alanların daha iyi değerlendirilmesine ve şehircilik açısından daha güzel bir çevreye dönüşmesine de katkı sağlayacaktır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
1. Yapılan adrese dayalı tespit ve eşleştirme çalışmaları sonuçlarına göre 31 Aralık 2008 tarihi itibariyle 547.562 kişisi Elazığ’da ikamet etmektedir. Türkiye toplam nüfusunun; % 0.76’sı Elazığ’da ikamet etmektedir. Elazığ’ın en kalabalık ilçesi 37.965 kişi ile Kovancılar ilçesi olmuştur. Bunu sırasıyla 30.338 kişi ile Karakoçan ilçesi izlemektedir. Nüfusu en düşük ilçeler sıralamasında ise 2.978 nüfusuyla Ağın, 7.581 ile Keban, 8.412 ile Alacakaya gelmektedir. İlin en önemli karayolu bağlantısı; Ankara-Kayseri-Malatya üzerinden gelerek, Tunceli ve Erzurum’a giden devlet yoludur. Bu karayolunun 156 km’si Elazığ İl sınırları içindedir. Yolun Elazığ-Palu kesiminin 87. km’sindeki Kovancılar yöresinden kuzeydoğuya ayrılan bir kol; Bingöl ve Muş üzerinden Van’a kadar ulaşmaktadır.
2. Elazığ, Torid Tektonik Birliğinin doğu kesiminde yer almaktadır. Elazığ ve çevresinde Paleozoyik’ten Senozoyik’e kadar değişik yaşta birimler yüzeylenir. İnceleme alanında yüzeyleyen birimler yaşlıdan gence doğru;
1. Keban Metamorfitleri (Permo – Triyas )
2. Elazığ Mağmatitleri (Senoniyen )
3. Harami Formasyonu ( Üst Maestrihtiyen )
4. Kırkgeçit Formasyonu (Orta Eosen – Üst Oligosen )
5. Karabakır Formasyonu (Üst Miyosen – Alt Pliyosen )
6. Alüvyonlar ( Pleyistosen ).
Bu yüzeyleyen birimler içinde oldukça geniş alanlarda yüzeyleme veren Elazığ Mağmatitleri, Kırkgeçit Formasyonu ve Keban Metamorfitleridir. Bu formasyonlar depreme dayanıklı yapıların yapılması açısından oldukça uygundur. Ancak gelinen durumda yapıların büyük çoğunluğu alüvyon zeminler üzerindedir. Bu deprem açısından oldukça riskli bir durum oluşturmakta, acilen kentsel dönüş uygulanarak yapılar Elazığ Mağmatitleri, Keban Metamorfitleri ve Kırkgeçit Formasyonu’na kaydırılmalıdır.
3.Doğu Anadolu Fayı (DAF) ülkemizin en önemli deprem kuşaklarından birini oluşturmaktadır. DAF kuşağında Bingöl, Elazığ, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Antakya illeri bulunmaktadır. Tüm bu deprem kuşağında yaklaşık 3 milyon kişi yaşamaktadır. DAF’ın jeolojik özellikleri ve tarihsel deprem kayıtları bu kuşak içerisinde 7’den büyük depremlerin olabileceğini göstermektedir. Tarihsel katalog verilerine göre MS 602 yılından 1905 yılına kadar bu hat üzerinde 21 yıkıcı deprem oluşmuştur. Bu depremlerin büyük çoğunluğu Elazığ ve Malatya kentleri ve civarında meydana gelmiştir.
4. Elazığ ve çevresindeki tarihsel depremlere bakılırsa 1893 yılındaki eski adı İzol, yeni adı Kale ilçesi tamamen yıkılmıştır. Bu depremin şiddeti 9 olarak tarihi vesikalarda belirtilir. Bu depremin büyüklüğü ise 7.0-7.5 arasında bir büyüklüğe denk gelmektedir. Yine 1902 yılında Baskil ilçesi yakınlarında meydana gelen deprem önemli göz ardı edilemeyecek bir depremdir. Elazığ kent merkezinin 1834 kurulduğun deprem felaketiyle karşılaşmamıştır. Ancak şimdi büyük risk altındadır.
5. Son zamanlarda yapılan jeolojik ve jeofizik çalışmalar neticesinde kent merkezi içinden geçen aktif doğrultu atımlı fayların bulunduğu saptanmıştır. Bu nedenle kent ivedi olarak kentsel dönüş programı uygulanmalı ve şehir sağlam olan yüksek kesimlere kaydırılmalıdır.
6. Kentleşmede sürdürülebilirliğin ilk şartı kenti afetlerden korumaktır. Bu yüzden özelde Elazığ genelde de ülkemizdeki bütün şehirler için afet risk unsurları ortaya konulmalı, risk haritaları çıkarılmalı, afetlerle mücadele stratejisi geliştirilmeli, yapılacaklarla ilgili planlama, projelendirme ve uygulama süreçleri belirlenmelidir. Kentlerde yapılacak yatırımlar, alt yapı çalışmaları, bölge planı, il çevre düzeni, ulaşım planı ve diğer çalışmalar, hazırlanan risk haritalarına göre yapılmalıdır.
7. Deprem riski Elazğ için en başta gelen doğal afet riskini oluşturmaktadır. Bu yüzden Elazğ’da sürdürülebilir bir kentleşme sağlamanın ilk şartı kenti deprem riskine karşı korumaktan geçmektedir. Zira depreme karşı koruyamadığımız bir kenti sürdürülebilir kılamayız. Bu anlamda Elazığ deprem konusunda mutlaka bir strateji geliştirmeli ve yapılacak çalışmalar sistematik bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu çalışmaların ilk aşaması hemen kentsel dönüşüm programı geliştirilerek uygulamaya konulmalıdır.
8. Eldeki deprem veriler Elazığ’nın her 100 yılda bir yıkıcı bir depremle karşı karşıya kaldığını, Doğu Anadolu fay hattı üzerindeki en riskli bölge olduğunu, bu fay üzerinde son bin yılda oluşan depremlerin çoğunun Elazığ merkezli gerçekleştiğini göstermektedir. Dahası Elazığ sadece Doğu Anadolu Fay Zonu’nun değil aynı zamanda Malatya Fay Zonu, Ovacık Fay Zonu ve Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun tehdidi altındadır.
9. İlimizde “Depremle Mücadele Stratejisi” geliştirilmeli, bu stratejiyi yürütmek üzere bir “Deprem Konseyi” oluşturulmalı, olası deprem senaryoları dikkate alınarak deprem parkları belirlenerek, buralarda bağımsız elektrik enerjisi kaynakları, su kaynakları, çadır, ısıtıcı, demir kesici, vinç gibi araç ve gereçler hazır bulundurulmalıdır.
10. Bütün bu çalışmaların gerçekleştirilmesinde ve sürecin işletilmesinde kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları işbirliği yapmalıdır.
11. Özelde Elazığ genelde de ülkemizde nerede olursa olsun depremde kaybedeceğimiz bir ferdimiz yoktur. Bunun için ivedilikle deprem gerçeği görülmeli ve buna uygun kalıcı önlemler alınmalıdır.
İnsanların evlerinin kendi mezarları olması için KENTSEL DÖNÜŞÜM kaçınılmazdır.