Ya Bayramlar Bayram olsun Kurtulsun
Hz. Ali Efendimize ‘bayram nedir?’ diye sormuşlar; ‘günahsız geçen her gündür’ diye cevap vermiş. Keşke bayramla ilgili bu yazımı, Hz. Ali’nin bu olağanüstü sözü üzerine kurgulayıp, bayramın manevi boyutunu anlatan ve kimseyi incitmeyecek bir yazı yazabilseydim. Keşke bayramlar bayram olabilseydi…
Bu bayram yazısını, bayramı yüreklerine gömen şehit annelerine, şehit babalarına, yakınlarını kaybeden ailelere yazmak zorunda hissetim kendimi. O büyük insanların bayramını yazmak istedim. O büyük insanlar ki; bayramda evlatları el öpmeye gelemiyor. O Analar babalar ki; evlatlarının bayramın kutlamaya koşarak gidiyorlar. Gelecekleri, umutları tükenmiş halde gidiyorlar. Bir kırık hatıradan başka, iki damla gözyaşından başka, hüzünlü bir bakıştan başka bir şeyleri olmayan, o büyük insanların bayramını yazmak istiyorum bu arife gününde. Her şeye rağmen, oğullarının mezarına sevgiyle bakan anaları bacıları yazmak ve onların bayramını kutlamak istiyorum. Ey şehit anaları, ey şehit bacıları, Allah size sabır ve tahammül versin. Bayramda yollarda kalan gözleriniz başka dert görmesin. Her kapı çalınışında evlat acısıyla kabaran kulaklarınız başka acı duymasın. Bayramınız mübarek olsun. Bu temennimi, ağrınızı yüreğinde hisseden bir vatanseverin, evladınız adına size haykırışı olarak kabul edin.
Evladını bu vatana şehit vermiş bir anaya ne yazsam, ne desem, biliyorum ki; ruhu huzur bulmayacaktır. ‘Evladın ölmedi, kimseyi dinleme, o şehit oldu. Dağlarda bayram edenlere bakarak ‘boşuna mı şehit oldu benim evladım’ deme. Dağlarda mehmed’inin ayak izi, gönlümüzde yarası var. Sana borçluyuz. Sana karşı boynumuz bükük. Sen aslan civan bir evlat verdin vatana. Biz satılan topraklara seyirci kaldık. Evladın kurtuldu bu köhne dünyanın çıkarcı duruşundan. O Allah’ın huzurunda cennete girmeyi beklerken, biz burada çaresiziz. O’nun kanın yerde, bizim yüzümüz yerde, gönlümüz darda susmaktayız.’
Bu milletin kaderi bu. Dilimiz “şehit ailesi”, “şehit yakını”, “şehit annesi”, “şehit babası”, “şehit çocuğu”, “şehit mezarı”, “şehitlik” kelimelerine o kadar çok alıştık ki. Bu kelimeler bazen hıçkıra hıçkıra ağlayarak gözlerden gönüllere dökülen gözyaşları arasında söylenirken, bazen göğse takılmış bir karanfil gibi gururla söylense de, acı olan, bu kelimelerin artık bu milletin bir parçası olması. Şehitlerimize saygı için adına yapılmış, parklar, bahçeler, okullar, sokaklar, caddeler var. Şehitlere ve ailelerine saygısızlık yapanları gönlünde mahkum eden milyonlarca vatandaşımız var. Bu şehitler ki; sadece ailesinin değil, memleketin, vatanın şehitleri olarak kabul eden vatandaşlarımız var. “Bu memlekete bayram gelir mi” diye hüzünlenenler var.
Bu ülkede yaşamak zordur. Bu ülkede yaşayacaksan, vatanına, bayrağına, ezanına, askerine, polisine, insanına vatandaşına sahip çıkacaksın, ihanet etmeyeceksin. Bu ülkede yaşamak kolay değil. Askere giderken düğün bayram ile göndereceksin evladını, düğün dernek ile karşılayacaksın döndüğünde. Evladı şehit olan anne isen, kanlı gözyaşlarını yüreğine akıtarak “bir oğlum daha olsa O’nu da vatan için gönderirim” diyeceksin. Gözyaşına boğulmuş bir baba olmak da var bu ülkede. Al bayrağa sarılmış tabutuna dokunurken “vatan sağ olsun” diyeceksin. Genç yaşta eşini toprağa vermiş bu ülkenin genç bir geliniysen “memedim, sana doyamadım, cennette bekle beni” diyerek karalar giyineceksin. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atacaksın bu memlekette yaşıyorsan. Sevdiğinin elini son bir kez tutamadan, o kara gözlerine bakamadan toprağa girmeyi göze alacaksın. En güzel şiirlerini annene yazacaksın, en kahraman şiirlerini arkadaşlarınla paylaşacaksın. Dünyaya meydan okuyacaksın. Hep gurur duyacaksın bu ülkede yaşıyorsan. Ölsen de, kalsan da “vatan sağ olsun” diyeceksin. Bir karanfil gördüğünde, aklına şehitler gelecek. Al kanlara belenmiş, her biri bir hüzün deryası şehitler. Bayramlar olacak bu ülkede. Kara bayramlar, ak bayramlar. Şehitlerin ulaştığı mertebe ile, ateşin düştüğü yürekler arasında kutlayacaksın bayramı. Bayramlarda kaymaklı dondurma, gazoz hayalleri kuran bir çocuk olacaksın mesela. Elini öpmek için babasını bekleyen, ama babasının sadece resmini öpmek zorunda kalan, tabutuna sarılıp ağlayan o çocuk. Etrafında gözyaşı döken insanlara şaşkın şaşkın bakan o çocuk olmak bir gerçektir bu ülkede. Cümle bile kuramayabilirsin, sözlerin boğazında düğümlenebilir. “Bayramınız mübarek olsun” bile diyememek, yüreğinde bir kor taşıyan o anneye “başın sağ olsun” diye mırıldanamamak var. Bayramları bir daha o eski bayram olmayacak olanlar var, bayramını bir mezar taşının başında evladıyla geçirenler var, gözyaşlarıyla mezar taşını temizlemek var bu memlekette. Bayram günü, bir şehit mezarına, bir deste kırmızı karanfil koymak zorunda olmak var, bir Fatiha okuyup, bin ah çekmek var bu memlekette. Kalpte kalan yarası, yüzlerce yıl iyileşmeyen kahramanlar var. “Oğul onun içindir ki, düşmana çeper olsun” demenin bedeli var. Bayramda mezarı olmadığı için elini toprağına süremekten mahrum bir ana olmak var.
“Bu bayram gelemedin, ben sana geldim oğul” diyerek mezarı başında gözyaşı dökerek haykıran anne! Sen bugün allı morlu bayramlıklar yerine karalar giyinmişsin. Oğlun şehit olmuş, bedel ödemiş. Bu ülkede yaşamanın bedeli neyse, gün gelir, geride kalanlar da öder. Sen evlat acısıyla yaşayacaksın, geride kalanlar bu vatan için her gün ölümü göze alarak yaşayacaklar. Bugün sıra oğlundaydı, yarın sıra bizlerde…
“Anne, babam hiçbir bayram gelmeyecek değil mi? O zaman anne, bayram da bize hiç gelmeyecek” diye mahsunlanan çocuk, korkma! Bu vatan sana hem annelik edecek, hem babalık edecek. Gözyaşının düştüğü bu topraklar, sana mesken olacak. Sus, ağlama, babası şehit olan çocuklar, daha çabuk büyür. Bayramlıklarını giyin. Baban söz verdimi, gelir. Bekle onu…
“Sen kahpe kurşunlarıyla son nefesini verdiğin gün, ben de dilimi mühürledim” diyerek gülmeyi unutan bacım! Ne bayramın bayram, ne günün gün olmuş. Her günün zehir, her günün dert olmuş. Oğlunu büyüt, saçlarını babası gibi tara. Gözyaşıyla ıslanmış yastığını kimse görmesin. Allah sana başka acı vermesin…
“Vatan sağ olsun, bir evladım daha var, o da feda olsun” diye ağlayan baba! Oğlunun emaneti 7 aylık torununa kalan son gücünle sıkı sıkıya sarıl. Bayramlarda boynu bükük kalmasın. Elinden tut, lunaparka götür, sessizce akan gözyaşlarını kimse görmesin…
Siz bu ülkede yaşayan insanlar. Hz. Ali Efendimizin dediği gibi günahsız geçirebilir misiniz bir gününüzü? Bir gün olsun avutabilir misiniz şehidimizin çocuğunu? Sorduğu sorulara bir doğru cevap verebilir misiniz? “Hepimiz mehmetiz” yazabilir misiniz yüreklerinize? Siz de bu vatanı bölmek isteyenlere çeper olabilir misiniz? Sizin de içiniz bir anne yüreği gibi yanıyor mu şehit haberleri duyduğunuzda? Bayramların coşkusu sokaklara taşarken, evlerinde hüzün, gözlerinde yaş, dillerinde dua olanların varlığını hissedebiliyor musunuz?
Cevabınız Evet ise, ne mutlu bu ülkeye, ne mutlu bu vatana, ne mutlu bu topraklar için şehit olanlara. O zaman son sözümüz; ŞEHİTLER ÖLMEZ; VATAN BÖLÜNMEZ olmalıdır.