Yazıları

Derecelendirme Kuruluşu Kavgası Paravan mı?

“Devlet Kredi Derecelendirmesi”, politik riskler de hesaba katılarak, bir ülkede yatırım ortamının risk seviyesini ifade eder. Bu veriler, yabancı ülkelerde yatırım yapacak yatırımcılar tarafından kullanılır. En büyük ticarî kredi değerlendirme kuruluşları, dünya çapındaki Moody`s, Standard & Poor`s ve Fitch Ratings`dir.

 

Bu kuruluşlar ile ilgili tartışmanın fitilini Başbakanımız ateşledi.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kredi derecelendirme kuruluşlarının kesinlikle ideolojik ve siyasi yaklaşım içinde olmaması gerektiğini belirterek “Bir ülkede ekonomik durum ne ise istihdamıyla, ihracatıyla bunların değerlendirmesini adil yapmak suretiyle derece vermeyi ona göre açıklaması gerekir. Eğer bunu farklı şekilde uygulamaya koyarsa işte o zaman adaletsizlik başlar ki özellikle bu gelişmekte olan ülkeleri ciddi manada vurabilir.“ dedi.

 

5. Astana Ekonomik Forumunun açılış oturumuna katılan Başbakan Erdoğan, “Zira gelişmiş olan ülkelerle zaten böyle bir şeye zor giriyorlar ve ben, bu noktada dünyadaki kredi derecelendirme kuruluşlarına bu ikazımı defaatle yaptım, yine yapıyorum. Şimdi önümüzde yapılacak G-20 toplantısında da bunu gündeme özellikle taşıyacağım. Standard & Poor`s ile biz her yıl anlaşma yapıyoruz. Gerekirse gözden geçirir tek taraflı anlaşmayı iptal ederiz. Arkadaşlarla çalışıyoruz. Buna mani bir şey yok.” diyerek konunun önümüzdeki günlerde tartışılacağının işaretini verdi.

 

Kredi Derecelendirme Kuruluşu Standart & Poors (S&P), Türkiye’nin BB+ olan kredi notunu 1 Mayıs’ta “azalan dış talep ve cari açık” gerekçesiyle BB’ye düşürdü. Bu yeni notla birlikte Türkiye “yatırım yapılamaz” konumunu “sağlamlaştırmış” oldu. İşte bu sebeple S&P’nin bu raporu, gündeme damgasını vurdu. Başbakanın ilk açıklamasının ardından bazı bakanlar ve “ekonomi dünyası”nın iktisat uzmanları, peş peşe yaptıkları açıklamalarla S&P’nin yanlı ve taraflı olduğunu ifade ettiler.

 

Tartışma konusu, milli bir kredi derecelendirme kuruluşu kurmamız gerektiği noktasında yoğunlaşmıştır. Bundan sonra hükümetin ekonomik faaliyetlerinin denetlenmesi, gözetlenmesi ve gidişata not verilmesi süreci bu mili kuruluşumuz üzerinden işetilmesi düşünülmektedir.

 

Türkiye’de de Sermaye Piyasası Kurulunun denetlediği ve lisans verdiği dört beş tane derecelendirme kuruluşumuz var, ama bunların adını dahi bilmiyoruz!

 

Adlarını bilmeyişimizin temel sebebi, derecelendirmeleri “Devlet”e değil, “Şirketlere” yapmalarındandır. Kendi derecelendirme kuruluşlarımıza “Devletin” denetimini yaptırmak veya “yeni bir derecelendirme kuruluşu” kurmak, sadece bize mevcut durumumuzu gösterir. Bunun ne uluslar arası bir anlamı ne de doğru sonuçlar alınmasına bir katkısı olur. Düşünün, bir öğrenci kendi kendine not vermeye kalkarsa verdiği not kaç olur veya notun geçerliliği ne kadar geçerli ve güvenilir olur? Notu verenle alanın ya da icracının farklı kişiler olması kaçınılmazdır. Objektiflik, uluslar arası anlaşmalarda temel felsefedir. Aksi takdirde kimse eldeki nota bakmayacaktır!

 

Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı şirketler, “Uluslar Arası Ticaret Kanunlarına” göre faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla milli bir derecelendirme kuruluşu, sadece iç dinamiklere malzeme verebilir kanısındayım. Amerika’daki derecelendirme kuruluşlarının kendi ülkelerine not vermesi adil değilmiş gibi gözükebilir. Her ne kadar bu yıl Amerika’nın notu, aynı kuruluş tarafından düşürülmüş olsa da küresel bir oyunun parçası gibi algılanabilir. Bu düşünce, bence de doğrudur. Ama bizim gibi tamamen dışa bağımlı yaşayan bir ülkenin, dış denetim mekanizmalarını kabul etmemesi ve milli derecelendirme kuruluşu kurarak bu verilerin esas alınmasını düşünmesi, sadece “günü kurtarmak” olarak açıklanabilir.

 

Bizi, dışarıdan birinin denetlemesi veya bize not vermesi, tabii olduğumuz küresel piyasalarda önemli bir kıstastır. Aksi takdirde kurulacak milli denetleme kuruluşu, milli çıkarlarımıza aykırı notlar veremeyecektir. Hem piyasa korkusu hem de hükümetin mali politikalarda müdahale veya maniple ihtimali, bu objektifliğe gölge düşürecektir. Yabancı sermayenin, bu durumdan tedirgin olması muhtemeldir. Sermaye, ürkektir. Tedirginlik, kimsenin işine gelmeyecektir!

 

Bu tahlilden sonra gelinen noktada ben de milli bir derecelendirme kuruluşunun iç dinamiklerimize katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Bununla birlikte, kurulacak bu milli değerlendirme kuruluşun, kendi ülkesine vereceği notların objektif olabileceğini düşünmüyorum. En önemlisi de bu notların, küresel piyasaların ve dolayısıyla yabancı yatırımcıların da umurunda olmayacağı kanısındayım. Bu durumun, “güven bunalımı” sonucunu doğuracağını değerlendiriyorum.

 

Buradan hareketle dikkatinizi çekmek istediğim iki senaryo var:

 

Bu şirket ile her yıl anlaşmalar yenileniyor. Bu anlaşmanın vadesi dolduğu için son pazarlık hamleleri yapılıyor olabilir. S&P not indirerek Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isterken Başbakanımız, “Sizi tanımaz, anlaşmayı sonlandırır, kendi derecelendirme kuruluşumuzu kurarız.” diyerek Türkiye’nin elini güçlendiriyor olabilir. Ortak bir nokta bulurlar ve anlaşma tekrar sağlanır. Hâlbuki Türkiye, başka bir kredi derecelendirme şirketi ile de anlaşabilirdi. Bu senaryo, zayıf bir senaryo metnine gibi duruyor.

2. Senaryoyu aslında düşünmek bile istemiyorum! Ekonomimizin durumu çok kötü… Başbakanımız, değerlendirme şirketi ile ipleri geriyor ve uluslar arası arenada konuyu dillendirerek muhtemel düşük notlar için alt yapı oluşturuyor. “İdeolojik davrandılar, yanlı davrandılar, kasıtlı davrandılar.” diyerek Türkiye’nin içine düşeceği muhtemel krizin küresel piyasalara teğet geçmesini sağlamak istiyor. Milli derecelendirme kuruluşuna olan ihtiyacımız da sadece bir paravan!

Başbakanımız, memura 3+3 zam teklifi ile ilgili olarak “Türkiye’yi bir bütün olarak ele almak zorundayız. Eğer bir zaafa uğrarsa bizim akıbetimiz de bir Yunanistan bir İspanya gibi olur. Biz Türkiye’yi akıbete mahkum edemeyiz. Şu anda mali disiplin hakimse bu hesaplar iyi yapıldığı için olmuştur.” Demiş, ekonominin bıçak sırtında olduğunu ima etmişti.

 

Ama yine de ikinci senaryoyu hiç mi hiç sevmedim…

 

Zaten adı üstünde: Bunlar sadece bir senaryo…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu