Yazıları

Ana Olmak…

Ana! Bu kelime, yüklediğim bütün anlam bulutuyla birlikte, hep hüzünlendirmiştir beni. Çoğu zaman yüreğimden ince bir sızı gibi geçen anamı, bazı günlerde gururlu bir dağ çiçeği gibi göğsümde taşımama rağmen, yüceliğini, azametini, büyüklüğünü ifade etmekte zorlandım hep. Dünyada bu sevgiyi bu kutsallığı ifade edecek bir ölçü olmamasından mı bilmiyorum, sadece elini öperek sevgimizi gösteriyoruz her birimiz. Vatan ile ana’yı birleştirip “Anavatan” yapan, dil ile ana’yı birleştirerek “anadil” yapan bizler olmamıza rağmen, ruhumuzdan dökülen sevgimizi ifade etmekte zorlanır olduk.

 

Evladını titizlikle karnında taşımaktan tutun da, doğumdan itibaren çektiği sıkıntıları biliriz hepimiz. Beşik başında nöbet bekleyen de analarımız, her sıkıntımızda mum gibi eriyen de analarımız. O kadar zarif olmalarına rağmen, yavrusuna zarar gelme ihtimali karşısında kartal kesilen de analarımız, evladının istekleri karşısında kuzu kesilen de analarımız. Yaptığımız hatalar karşısında sevecen ve aydınlık çehresini sergileyen de analarımız, yapılan haksızlık veya kötülük karşısında kollarını, kanatlarını, yüreğini, gövdesini bizlere siper eden de analarımız. Bebeğinin ilk adımını görende ağlayan da, ilk sözcüğünü duyanda ağlayan da, kaybedende ağlayan da ağlayan da, bulanda ağlayan da, kavuşanda ağlayan da, ayrılanda ağlayan da hep analarımız. Anneler yürekten ağlar. Bazen kirli vicdanları yıkar annenin gözyaşları, bazen de en karanlık kalplerin pasını siler. Bir annenin yüreğinin dibindeki o sevgi uçurumunu hangi kelimeler tarif edebilir? Gündüzleri yavrusuna güneş olan da, geceleri karanlıklara ışık olan da analarımız değil mi? Denizin mavisi, ormanın yeşili değil midir her birimizin sevgili annesi? Anamız geldiğinde, baharda açan rengarenk çiçekler gibi olmaz mı dünya, kuşlar cıvıl cıvı ötmez mi?

 

Ana hasretini yüreğinde yaşayanlara ne demeli, ne anlatmalı? Anasından ayrı duranlara, ana şefkatini bir kez olsun tadamayanlara, annesini kaybeden yetimlere ne demeli? Peki, bir kerecik olsun yüzüne doya doya bakamayan insanlara ne demeli? Saçları bir kez anne şefkatiyle okşanmamışlara, annesinin o billur sesiyle bir defacık ninni dinleyememişlere ne demeli peki? Duadan başka yapacak bir şeyi olmayan analar; dua ile kalkan, dua ile inen o kutsal elleriniz dert görmesin, dualarınız kabul olsun inşallah. Cenneti ayaklarınızın altında sayan bir büyük dine inanan bizler, bazen sizlere layık evlatlar olamayabiliyoruz. Ama ne olur dualarınızı bizden esirgemeyin. Anne olmanın ne zor olduğunu belli bir yaşa gelince anlıyormuş insan. Anne olmanın umut etmek olduğunu, asla vazgeçmemek olduğunu, karşılıksız, bedelsiz, hesapsız bir sevgi vermek olduğunu geç öğrensek de, size karşı ifade edilemez sandığımız bir sevgi beslediğimizi bilmelisiniz. Bu dünyaya geldiğimiz günden itibaren, kokusunu ve kucağındaki huzuru bize sunanlar unutulur mu? Düşe kalka büyüdüğümüzde edindiğin telaşı, eve geç geldiğimizde pencere kenarında beklerken yaşadığın kaygıları, iyi bir evlat olabilmemiz için verdiğin mücadeleyi kim küçümseyebilir? Sıcaklığını tadamayan evlatların da, kokunu unutan evlatların da, yanında değerini bilmeyenler de, uzaktan sevmek zorunda kalanlar da, kor bir ateş gibi yüreklerinde tutuyorlar seni. Evlatların için ömrünü mum eden, saçının birini ak, birini kara örgüyle ören, yalnızlığını gizleyip hüzünlerini saklayan, derdini külleyip sevgisini közleyen, gözyaşlarını içine akıtıp sevgisini evladına aktaran, kalbinin od’unu, alevini evladının üşüyen ellerinde soğutan, herkesin anası, hepimizin anası, Anadolu kadını, sevgili annemiz, zannetme ki seni bir an için unuturuz. Sana karşı olan hislerimiz o kadar yoğun ki, bin yıllık bir süzgeçten geçerek bugünlere ulaştı. Sen bizim için yaşarken, bizim için ağlar bizim için gülerken, bizler için ölürken, derdimizi derdin, sevgimizi sevgin, hüznümüzü hüznün yaparken, hangi şiirde, hangi yazıda, hangi sözde unutabiliriz seni? Bir bakışta yalanımızı, göz ucuyla kederimizi, yüreğince tasamızı anlayan, bizimle kederlenen, bizim için bizden çok tasalanan ana; seni hangi umulmaz yürek unutabilir?

 

Ana olmak çok zor. Batı da zor, köyde de zor. Şehirde de zor, evde de zor. Filistin’de de zor, Irak’da da zor. Bakü’de azatlık meydanında evladını tanklar altından çekmek de zor, Urimiye’de gülmek de zor. Savaşın içinde de zor, barışın içinde de. Ana olmak çok zor ve cesaret ister. Kadın olmak kolay, ama ana olmak çok zor. Oğlunu askere gönderip yollarını beklemek de zor, çalınan kapıya inat “Vatan sağ olsun” demek de zor. Derdi taşımak da zor, eziyete susmak da. Evladını özlemek de zor, evladına kavuşmak da.

 

Ama bazıları için zor olan, hatta imkansız olan bir şey daha var… o da annesine “seni çok seviyorum anne” diyebilmek. Bu durumda olanlar; lütfen annenize içten bir dua gönderin. Elinde imkanı olanlar için, saat geç değil. Anneniz her neredeyse, bütün iyi niyetiniz ve sevginizle, annenize sevginizi şöyle haykırın; SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNEEE…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu