Yazıları

Şehidimiz Metin Koza nın ardından

Geçen hafta, Hakkâri’nin Çukurca İlçesi Haksel Dağı bölgesinde yapılan arazi arama tarama çalışmaları esnasında, mayın patlamış ve hemşerimiz, kardeşimiz, evladımız, Uzman Çavuş Metin Koza, henüz daha 21 yaşındayken şehit olmuştu. Şehidimize şehirde yaşayan insanlarımız ve başta sayın Valimiz olmak üzere idarecilerimiz sahip çıkmış ve İzzetpaşa Camiinde Cuma namazı sonrası hüzün dolu bir cenaze namazı kılınmıştı. Şimdi gardaşımız, rengini kandan almış al bayrağımızın altında ve binlerin, milyonların yüreğinde ölümsüz bir heykel gibi uyumakta.

 

Sözlerin ağırlığı, bu şehitlerimizin ölümsüzlüğünü anlatmaya hafif kalır. Başlığını belirlediğim bu yazıya, nereden ve nasıl başlayacağıma karar veremedim bir türlü. Kelimelerin kifayetsizliğini anlamak bir tecrübeden çok, sessiz bir hüzün saldı yüreğime. Sözlerimden darağacı kurdum günlerce, ama acılarımızı hafifletecek çare bulamadım. Şehitliğe gidip vatanı uğruna canlarını hiçe sayan ölümsüz kahramanları seyrettim dualarla. Aynı dava uğruna yan yana, omuz omuza yatan şehitleri selamladım. Kimisi Çanakkale’de bırakmıştı sevdiklerini, kimisi Kıbrıs’da. Mehmet’ler, Metinler her dönemde ölmüştü vatanı için. Memedim, Bağımsızlık mücadelesinde bazen dünya ile savaşmış, bazen görünmez düşmanlarla mücadele etmişti. Ölüm hiç kimseye yakışmamıştı şehidim kadar. Sadece O’nlara, Allah yolunda ölenlere ‘öldü’ denemezdi. Hepsi, bir resamın fırçasından çıkmış tabloya benziyorlardı. Hangi şehidimize baktıysam, toprağında dert vardı. Dertleri ölmekten, yarım kalan hayallerinden, geride bıraktıkları sevdiklerinden, yarım kalan sevdalarından, analarının yaşlı gözlerinden, babalarının mağrur duruşundan değildi. Dertleri Vatandı. Nazlı bir gelin gibi herkesten sakındıkları Vatan. Mezarlarının üstüne atılmış üç beş karanfil, birkaç gonca gül değildi dertleri. Dağlarında çiçekler açan Vatandı. Çocukluklarında üzerinde güle oynaya koşuştukları topraklar değildi yüreklerini burkan. Çocukların oynamaya korkar hale geldiği Vatandı. Onlar adına ağlamak istedim, sustum. Gözlerimi masmavi gökyüzüne çevirdim, umut aradım. Kahramanların yanında ağlamak da neymiş? Sustum bir baba şefkati ile. Ölüm emrini Allah verir. Yine de, bu vatan evlatlarının ölüm emrini verenleri düşündüm yumruklarımı sıkarak.

 

Bir şehit anasının yürekler parçalayan iniltisini duydum uzaktan.

 

Sinemin dağı oğul,

Kolumun sağı oğul,

Döküldü yüreğime,

Gözümün yağı oğul…

Siz de duyuyor musunuz o sesi?

Ne diyelim şimdi o bağrı yanık anaya?

 

“Sus ana, ağlama. Vatan, şehit evladının borcunu günü geldiğinde ödeyecek. Vatan, uğruna şehit verdiğin evlatlarını unutmadan yüreğinde yaşatacak. Kendisine bakanlar, evladını görecek, şehidini görecek, acısını, hüznünü, kederini, görecek. Kalanlar sevecek Vatanı. Ayırmayacak sıra dağlar gibi yatan vatan evlatlarını. Bölmeyecek, böldürmeyecek. Toplar, tüfekler, mayınlar, yüreğimizi parçalayacak, ama vatan kurtulacak. Evladının 21. yaş gününü kabri üstünde karşıla. Alın yazısı de. Şehitler Ölmez de. Vatan bölünmeyecek de. Alın yazına nokta koyma. Karalar giyinme. Senin evladına diyemediklerini, söyleyemediklerini, bırak vatan evlatları söylesin. Şehit desin. Ölmedi desin. Böldürmedi desin. Şehit olurum, ölürüm, Vatanımı böldürmem desin. Ama sen ağlama. Şehitlik, ümit doğuran bir kederdir. Cennet ile müjdelenmiş evlada sahip bir ananın gözyaşı, yüreğinden yüreklerimize akan bir candır.”

 

Ne desek azdır bir şehit anasına. Şehit babasına diyecek söz bulamıyorum. Sadece şunu demeliyim ki; Babalar oğullarını gömmemeli. Metin’leri toprağa vermek, metin olmayı gerektirir. Babalar, analar gibi gözyaşı dökemez aslanlarının arkasından. Susar ve hüzün yavaş yavaş ruhuna işler. Acı olan da, ruhun hüzünle yaşamak zorunda kalmasıdır.

 

Eğer bir halkın ruhunda ‘Şehitlik’ anlayışı varsa, Allah yolunda ölmeyi ölümden saymıyorlarsa, Vatanı en kutsal emanet sayıp, uğrunda sevdiklerinden vazgeçebiliyorlarsa, o halk’a ölüm yoktur. Allah, Vatan, Hak, Hukuk, Adalet, Şeref, Haysiyet, Namus, Bayrak, Özgürlük uğruna ölenler, ölü değildir. Vatanın bağımsızlığı, Milletin egemenliği ne zaman tehlike altında olsa, Memetler, Metin’ler sayesinde şerefsizce yaşamaktan kurtuldu bu halk. Şerefle ölerek, kanları, canları pahasına şerefsizce yaşamayı reddettiler.

 

Vatan ve Millet uğruna yavrularını, aslan civanlarını şehit veren analar! Her birinizin karşısında eğiliyorum ve saygı ile ellerinizden öpüyorum. Büyütürken gözünüzden sakındığınız o yiğit delikanlı gençleriniz, mertliğin, cesaretin şerefin ve Türkiye uğruna şehit olmanın ne demek olduğunu bize öğrettiler. Geride, acılı bir çok yürek bıraktılar giderken. Allah hepimize sabır versin.

Şehitler ölmez, derdi unutulmaz…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu