Yazıları

Kentlileşme

Şehirleşme süreci, toplumumuzun sancılı konularından birisidir. Köylerden kente göçler, özellikle doksanlı yıllardan sonra hızla artmış ve günümüzde doyum noktasına ulaşmak üzeredir. Göçlerin beraberinde getirmiş olduğu gecekondulaşma problemleri, popüler kültüre teslim olma eğilimi, işsizlik, modern hayat tarzına ayak uyduramama ve sınıf mücadelesinde sağlam bir yer edinebilme endişesi, modernleşmenin önündeki aşılması gereken problemler olarak yerini ve önemini korumaktadır. Göçlerin kontrolsüzlüğü, şehirlerin acziyetini ortaya koymuş, şehirler geleneksel yapılarını yitirmiş ve yeni şehirlileşme eğilimlerinin mecburiyetini beraberinde getirmiştir.

 

Modern şehirler fikri, kentsel dönüşüm projeleri, modern ve akıllı şehirler kavramları ile bu sancılar aşılmaya çalışılmakla birlikte, asıl mücadele “köylülük” kavramı etrafında yoğunlaşmıştır. Her ne kadar” köylülük” ile mücadele zaman zaman yanlış yorumlanarak “köylü” ile mücadeleye dönüştürülmüş olsa da, “şehirlileşememe” gelişmenin önünü tıkamıştır. Mahalli idare birimlerinin hazırlamış olduğu kentsel dönüşüm gibi fiziki projeler, neredeyse kökleşmiş sayılabilecek problemi tek başına çözemeye yetmemiştir. Çünkü bu durum mekanik bir olgu değildir ve bir çok boyutu ile ele alınması gereken önemli bir sosyolojik süreçtir. Şehirlileşme olmadan şehir olamayacağı gibi, şehir olmadan medeniye ten söz etmek mümkün olamayacaktır.

 

Elazığ özelinde de kaygı ile gözlenen bu olumsuz durum, tüm boyutları ile ele alınmalı ve şehir kültürü baskın kültür hale getirilerek bir çekim merkezi oluşturulmalıdır. Aksi takdirde, geçen her gün aziz şehrimizin lehine işlemektedir. En önemlisi, daha önce kaygı duyan insanların boş vermişliği ile sonuçlanabilecek bu süreç, sosyolojik olarak onarılması zor ve kalıcı hasarlar oluşturacaktır.

Şehirde yaşayan insanların yaşadıkları kente sahip çıkmaları, ancak bilinç düzeyinin yükseltilmesi ile mümkün olabilecektir. Eğitimin önemli olduğu hatırlansa da, bilinç düzeyinin arttırılmasında, bazen şehir ile ilgili alınan kararlara katılım, dayanışma duygusunu tetikleyecek çeşitli organizasyonlarda yer almak veya toplumsal sorumlulukta işbirliği gibi küçük eylemler, bireyselliklerin ideal toplum yaratma veya “kentlileşme” sürecine önemli katkılar sağlayacaktır. Kentlileşme, uygarlığı da beraberinde getirecektir. İnsanlar, kendilerini yaşadıkları şehre ait hissedebilmelidirler. Yaşayış tarzını içselleştirmesi, şehirde yaşayan diğer insanların davranış biçimlerini kabullenilmesi, kent kültürünün anlaşılması, kendisini güvende hissetmesi veya kentin problemlerini hissederek çözüme ortak olunması, ait olma hissini güçlendirecektir. Gerek merkezi idarenin ve gerekse mahalli idarelerin sosyal devlet anlayışı bu çizgide olmalıdır. İnsanların yaşadıkları kenti sahiplenmeleri, kentin bütün dinamikleri içerisinde, medeniyet tarihini ve izlerini bilmeleri, yaşama kültürünü benimseyerek bugüne yansımalarını içselleştirmeleri büyük önem taşımaktadır.

 

Maalesef günümüzde şehrimiz de dahil olmak üzere birçok kent, küreselleşmenin ve çarpık kentleşme eğilimlerine direnememektedir. Bireyselcilik, kentliliğin önünde bir engel olmakta, birlikte yaşama arzusu ve isteği, bölünme ve parçalanma eğilimlerine teslim olmaktadır.

 

Elazığ’ımızın özgün kimliğinin devamının sağlanması, sosyal, fiziksel ve kültürel erozyonun önlenmesine bağlıdır. Kendisini kentin dinamiklerine ait ve güvende hisseden, şehir için alınacak kararlarda yönetime katılan, kent içi olumsuzluklardan sorumluluk duyan bireyler oluşturmak için herkese görevler düşmektedir. Bu görev, fert olarak bizlere de düştüğü gibi, asıl görev sivil toplum örgütlerine, örgün ve yaygın eğitim kurumlarına, merkezi ve mahalli idare kuruluşlarına düşmektedir. Şehre sahip çıkma zamanı gelmiş, lütfen geçmesin…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu